Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı İngilizce okuyabilen meraklılar için ilave bazı kaynak linkleriyle birlikte buraya da koyuyorum...
***
***
Şimdi size çok ama çoook uzun zaman önce, bizden çok ama
çoook uzakta yaşanmış bir (evet rakamla da 1) saniyeden söz edeceğim.
O 1 saniye, evrenimizin ilk ortaya çıktığı saniye; yani ilk
saniye.
Astro fizikçiler epey bir zamandan beri o 1 saniyede neler
olduğunu belirlemeye çalışıyor. Aslında o 1 saniyenin sona erip ikinci
saniyenin başladığı anda ne olduğu hakkında bilgimiz de var; bunun fizik
kanunlarını da biliyoruz. Ama ondan öncesini hala tartışıyoruz.
10 üzeri eksi 12. saniyeden sonrası için, yani evrenin
başladığı andan 1 'pico-saniye' sonrası için de aslında tartışmamız az. Çünkü
başlangıç anından saniyenin 0.000000000001'i kadar sonradan itibaren daha az
spekülatif bir fizik alanındayız. Ama ondan öncesi için senaryolarımız var,
teorilerimiz var, var oğlu var.
Bu 'teori'lerden biri 'şişme teorisi' (inflation) adını
taşıyor ve başlangıç anından 10 üzeri eksi 35. saniyede gerçekleşmeye
başladığına inanılıyor. O anda evren ansızın çok büyük bir hızla genişlemeye
(şişmeye) başlıyor ve o ana kadar çok ama çok sıcak olan evren bu genişleme
sayesinde soğuyor.
Genişleme ve dolayısıyla soğuma sayesinde madde-antimadde
simetrisinin madde lehine bozulduğu ve böylece biz dahil evrenin oluştuğu öne
sürülüyor.
Bu şişme (inflasyon) teorisinin göbeğinde de, kütleçekim
kuvveti var.
Teorinin bütün detaylarıyla sizi yormayayım ama mesele şu:
Eğer evrenin ilk ortaya çıktığı anda, yani Büyük Patlama sırasında olan şeyleri
gözleyebilirsek ve burada kütle-çekim dalgalarını saptayabilirsek, bu şişme
teorisini de doğrulayabileceğiz.
Peki evrenin ilk ortaya çıktığı anı, yani Büyük Patlama'yı
nasıl gözleyeceğiz? Bunun için 'kozmik arka plan ışıması' adı verilen şeye,
yani Büyük Patlama'nın kalıntılarına bakacağız.
İşte o kalıntılara çok büyük bir dikkatle bakan iki büyük
teleskop sistemimiz var. Biri uzayda bir uydunun üzerinde, diğeri ise
yeryüzünde, Antarktika'da. İşte Antarktika'daki gözlem istasyonunun (burada
yürütülen araştırmanın ve teleskopun adı BICEP) ürettiği verilere bakan
astrofizikçiler, önce mart ayında bir açıklama yaptılar ve kütle çekimdalgalarını gözlemlediklerini söylediler. Oysa bu daha önce başarılamamıştı.
Fizikçilerin bu açıklamasına çok sayıda tepki geldi; bunun
üzerine onlar makalelerinde kimi düzeltmeler yaptılar ve derken makale 20
Haziranda saygın ve meşhur bir fizik dergisinde yayınlandı.
Şimdi uzunca bir süre bu konu tartışılacak.
Evrenimizin 13.77 milyar yaşında olduğu hesaplanıyor. Ve
insanlık, bugünden 13.77 milyar yıl önceki bir saniyenin, ilk saniyenin ilk
anlarına bakıyor; o ilk andan sadece 10 üzeri eksi 35 saniye sonra (yani
0.000....1 diye yazacaksak noktadan sonraya 34 tane 0 koyacağız) olmuş veya
olmamış bir şeyi kanıtlamaya uğraşıyor.
İnsanoğlu, bu uğraş için milyonlarca doları harcıyor, en
parlak beyinleri yıllarını, hatta ömürlerini bu işe veriyor.
Değmez mi sanıyorsunuz?
10 üzeri eksi 50 saniye...
Ne demek 10 üzeri eksi 50? 0.000...1 diye yazacaksak, o en
sondaki 1'den önceye tam 49 tane sıfır yazmamız lazım.
Bu bir zaman birimi üstelik. Ve adı da 'Planck.' Meşhur
Alman fizikçi Max Planck'a göre bir anlam ifade eden en kısa zaman süresi. Bu
sürede ışık bir 'Planck birimi' kadar yol alıyor.
Bir başka zaman birimi, 10 üzeri eksi 24. Buna 'Yocto
saniye' adı veriliyor.
Ben de ansiklopediden aktarıyorum aslında, bir de 10 üzeri
eksi 21 saniye var, buna da 'Zepto-saniye' deniyor.
Son olarak 'Femto-saniye' var, 10 üzeri eksi 15.
Bunlar hep fizikçilerin kullandığı zaman birimleri. Size
bana bir şey ifade etmiyor, hatta 'femto-saniye' kelimesini okumak bile 1 femto
saniyeden uzun sürüyor.
Ve ışık oldu... Hayır, hemen olmadı
Neredeyse bütün inanışların kutsal kitaplarındaki yaradılış
hikayelerinde benzer bir şey anlatılır. Tanrı, 'Işık olsun' der ve ışık olur.
Bunu ben de yeni öğrendim aslında. Hayır, büyük patlama
anında ışık yoktu. Hatta hayli uzun bir süre de olmamaya devam etti. Çünkü
kütle çekim gücü fotonların oradan ayrılmasına izin vermiyordu.
Ana yazıda anlatmaya çalıştığım 'şişme'nin sona ermesinden
kabaca 380 bin yıl sonra (yazıyla üçyüzseksen BİN yıl) fotonlar serbest kaldıve ışık oldu.
Süper bir yazı. Bizim cografyamizda bu tip bilimsel araştırmacı yazıların ne kadar önemli olduğunu bilmek gerekiyor. Elinize emeğinize sağlık İsmet bey umarım okunur okunması için önerilir. Saygı ve sevgilerimle
YanıtlaSil