Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı bir iki bilgi veren web linkiyle birlikte burada da paylaşıyorum.
***
***
Doğan Holding Yönetim Kurulu Onursal Başkanı Aydın Doğan'ın
telefonlarının 2009 yılında mahkeme kararıyla dinlendiği ortaya çıktı.
Olabilir, polis ve savcılık, Aydın Doğan'la ilgili kuvvetli
bir suç şüphesine sahip olmuş ve onu da soruşturmasına dahil etmiş olabilir.
Türkiye'de kimse yasaların üzerinde değil.
Ancak, Aydın Doğan'ın kendi adıyla değil de uydurulmuş
isimlerle dinlemeye alınmış olması ister istemez kafaları karıştırıyor. Öyle
ya, eğer Aydın Doğan'la ilgili kuvvetli bir suç şüphesi varsa, onu adıyla
dinlemenin ne sakıncası olacak?
Ama hayır, belli ki telefonları dinleyenler birkaç amacı bir
arada güdüyor. Birincisi, Aydın Doğan'ın günlük hayatına, iş ve özel
ilişkilerine ilişkin istihbarat topluyorlar, belki bazı konuşma kayıtlarını bir
kenarda biriktiriyorlar, belki bu konuşmaları başkalarıyla paylaşıyorlar.
İkincisi, Aydın Doğan'ın dinlendiğinin ortaya çıkmasını istemiyorlar, o yüzden
yalnız sahte isim kullanmakla yetinmiyor bir de telefon numarasıyla değil IMEI
numarasıyla dinleme kararı aldırtıyorlar.
2009'da neredeyse bir yıl boyunca Aydın Doğan'la ilgili
mahkeme kararı geçerli kalıyor. Aradan geçti 5 yıl, savcılıkta yapılan
soruşturma ne oldu, hiçbir resmi açıklama yok. Bir yıl boyunca özel hayatı
izlenen, endüstriyel sırlarından özel hayatının ayrıntılarına kadar pek çok
şeyi başkaları tarafından öğrenilen Aydın Doğan'a, 'Kusura bakmayın sizi bir
şüpheyle izledik ama şüphelerimiz yersizmiş, o kayıtları da imha ettik' diye
yasanın emredici hükmü ortada olduğu halde bilgi veren de yok.
Aydın Doğan sadece bir örnek. Böyle yıllar içinde telefonudinlenmiş yüzbinlerce isimden söz ediliyor. Çoğu sahte isimlerle, takmaisimlerle.
Geçen hafta boyunca TİB'e getirilmek istenen yeni düzenle
ilgili yazmaya çalıştım; yazıların odak noktası denetim meselesiydi. Bu hafta
gelin telefon dinlemelerin nasıl denetlenebileceğini konuşalım...
Bu işin iki ucu var. Birincisi, TİB ve telefon operatörleri.
Açıkçası bu uçta denetim yapmak zor değil; sadece teknik bir sorun. Her işlem
elektronik ortamda yapıldığı için geriye dönüp taramak da mümkün. ('Log
kayıtları' denen veri giriş kayıt kataloglarının silinmesini engellemek ve
bunları düzenli aralıklarla denetlemek yeterli.)
Yalnız, TİB'deki (ve telefon operatörlerindeki) denetim,
doğası gereği, kuruma ulaşan telefon dinleme taleplerinin (ki hepsi mahkeme
kararı) usulünce olup olmadığını kontrol etmekten ibaret.
Tabii bir de TİB'in içinden birilerinin bir mahkeme kararı
bile beklemeden ellerindeki teknik imkanla dinleme yaptıkları iddiası var; bu
iddia doğruysa durum çok vahim demektir. Ama bunu engellemenin de yolu var; en
basit işlem dinlemeye başlama ve dinleme kararının gerçerliğini sorgulama
sorumluluğunu TİB'le birlikte telefon operatörlerine de vermek, böylece iki
gözün aynı onayı vermesini beklemek olabilir.
Anlatmaya çalıştığım gibi TİB'den (ve operatörlerden)
başlayan ucu denetlemek görece kolay.
Zor olan ipin öteki ucunu, yani dinleme taleplerini yapan
polis ve savcılarla o taleplere izin veren hakimlerin işlerini yasalara uygun
yapıp yapmadığını kontrol etmek.
Polise kim polislik edecek?
Amerikan polisiye filmlerinden hepimiz biliyoruz, bu ülkede
bütün polis teşkilatlarının içinde bir de 'İçişleri' (Internal Affair) adı
verilen bir ayrı bölüm var. Bu bölümün yegane işi polislere polislik etmek.
Türkiye'de polislerin denetimi meselesi maalesef ciddiyetle
düzenlenmemiş bir konu. Amerika'da bu 'İçişleri' bölümlerinin açılmasının
sebebi, 70'lerin başında Frank Serpico isimli bir polis memurunun polis
teşkilatındaki yozlaşmayı mahkemede anlatması oldu. (Hikayesi başrolünde Al
Pacino'nun oynadığı 'Serpico' adlı filmde gayet güzel anlatılır.) Bizdeki
yozlaşma için film beklemeye gerek yok.
Türkiye'de de polisin mutlaka etkin biçimde denetlenmesi,
polisin insan haklarına uymasının bizzat polis tarafından sağlanması gerekir.
Bu denetimin yapılacağı yegane alan da telefon dinlemeler değil; daha onlarca
alan var. Ama bu yazıların konusu telefon dinlemeler olduğu için ben polisin denetiminde
kendi konumla sınırlı kalacağım.
Özel olarak telefon dinlemelerde, genel adıyla 'iletişimi
izleme'de polisin sık sık suiistimal yaptığını biliyoruz. Bu suiistimalleri
önlemek için polise (ve jandarmaya) birisinin polislik yapması gerek.
Biz bu konuyu Emniyet Müfettişleri ve Mülkiye
Başmüfettişleri eliyle yapmaya çalışıyoruz ve beceremediğimiz ortada.
Polisi her fırsatta 'Destan yazdı' vs diyerek
kollayacağımıza ona işini iyi yapması için müşevvik olmak üzere denetim
uygulamalıyız. Bu denetim, çürük polislerin sistemden çıkarılıp yargılanmasını
ve polisin yetkilerini suiistimal etmesini engellemeye yönelik olmak zorunda.
Polisi, yanlış yapsa bile korumak, polisliğe en büyük zararı
veriyor. Polisin halkın hizmetinde bir yasa uygulama gücüne dönüştürülmesi
gerek.
Konuya devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder