9 Temmuz 2014 Çarşamba

Yeni Başbakanı kim belirleyecek?

Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum...

***

Ekmeleddin İhsanoğlu ve taraftarlarını gücendirmek istemem, o yüzden baştan söyleyeyim: Eğer İhsanoğlu Cumhurbaşkanı olarak seçilirse bu yazıda okuyacaklarınızın hiçbir anlamı olmayacak; çünkü zaten bir başbakan değişikliği olmayacak.
Ama yok eğer Recep Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olarak seçilirse Türkiye epeydir yaşamadığı türden bir seri değişiklik yaşayacak; çünkü iktidar partisinin lideri ve başbakanı bu iki sıfatını birden kaybedecek ve bu makamlar için yeni isim veya isimler bulunacak.
Derdimi anlattım sanırım. Erdoğan'ın seçilmesi halinde yönetimin zirvesinde yaşanacak değişiklikleri, tamamen teknik bir açıdan yazmak istiyorum; çünkü anlıyorum ki bu konuda bir dizi kafa karışıklığı ve bilgi eksikliği var.
Belki dikkatinizi çekti, belki çekmedi; gazetelerde Meclis Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili bir teknik rapor hazırlattığı haberleri çıkıyor.
Erdoğan'ın 10 veya 24 Ağustosta seçilmesi halinde bugün yaşayacağımız durum, aslında en çok Turgut Özal'ın 31 Ekim 1989'da Cumhurbaşkanlığına seçilmesine benziyor.
Özal o sabah Türkiye Cumhuriyeti'nin 19. Başbakanı olarak uyandı. Sabah belki Başbakanlığa uğradı, Başbakan sıfatıyla kağıtlar imzaladı, yazılı veya sözlü talimatlar verdi. Devlet işleri devam ediyordu.
Öğleden sonra Meclis'e gitti. Cumhurbaşkanı seçiminin 3. tur oylaması yapılacaktı. Oylamada Özal'ın seçildiği kesinleşti; Meclis Başkanlığı bu durumu kendisine bir tutanakla (oylama tutanağı) bildirdi. Ve o anda Özal'ın başbakanlık ve Anavatan Partisi Genel Başkanlığı sıfatları kendiliğinden sona erdi; çünkü Anayasa böyle emrediyordu.
Özal, seçildiği 31 Ekimden Cumhurbaşkanı yemini edip devir teslimle görevi devralacağı 9 Kasıma kadar 'Seçilmiş Cumhurbaşkanı' sıfatını taşıdı. Özal'dan boşalan Başbakanlığa Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Ali Bozer'i 'vekaleten' atadı. Özal Cumhurbaşkanı olunca Yıldırım Akbulut'u başbakan olarak görevlendirdi.
Anayasanın emri açık: Cumhurbaşkanı seçilen seçildiği anda milletvekili sıfatını kaybeder, varsa partisiyle ilişkisi sona erer.
Erdoğan, ilk tur olan 10 Ağustosta veya ikinci tur olan 24 Ağustosta seçilip geçici mazbatasını aldığı anda parti genel başkanlığı ve üyeliği, başbakanlık ve milletvekilliği sıfatlarını kaybedecek. Cumhurbaşkanlığı görevine ise 28 Ağustosta başlayacak.
Yani, en azından ya iki-üç gün ya da 15-16 gün başbakanlık 'vekaleten' yürütülecek ve vekili de Abdullah Gül görevlendirecek.
Ama hepsi bu kadar değil.

Bir de Demirel örneği var...


Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a yönelik en büyük eleştiri, onun Çankaya Köşkü'nden partisini de idare etmek istediği iddiasıydı.
O yüzden Özal'ın ölümü üzerine Cumhurbaşkanı seçilen Süleyman Demirel, 'Ben bir koltukta iki karpuz taşımam' diyerek partisine hiç değilse kamuoyunun gözü önünde açıktan müdahale etmeyeceğini söyledi. Bu sözünü tutmak için de, kendisinden boşalan parti genel başkanı koltuğu Doğru Yol Partisi kongresince dolduruluncaya kadar başbakanlığa kimseyi atamadı, makam vekaleten yürütüldü, DYP'nin koalisyon ortağı SHP'nin lideri Erdal İnönü vekil başbakanlık yaptı. (Demirel sözünü tam olarak tutmadı, son dakikada DYP kongresine müdahale etmek istedi ama geç kalmıştı, Tansu Çiller'in seçilmesini engelleyemedi.)
Oysa Özal, az önce yazdım, hemen Yıldırım Akbulut'u başbakan olarak atamış, sonra da ANAP Akbulut'u genel başkan seçmişti. Yani Özal bir nevi veliaht belirlemişti.
Peki acaba eğer seçilirse Erdoğan ne yapacak? 28 Ağustosta bir milletvekilini başbakan olarak atayıp bir anlamda partisinin kongresine de o kişiyi mi işaret edecek, yoksa en geç 12 ekime kadar bir genel başkan seçecek olan parti kongresine kadar bir vekil başbakanla mı duracak?
Papatya falları açılsın.


İhsanoğlu'nun sorunu galiba CHP değil MHP seçmeni



Medyada daha fazla görünüyorlar diye, sesleri daha rahat duyuluyor diye çoğu analist sol ve ulusalcı çevrelerin Ekmeleddin İhsanoğlu'na 'yoğun' tepki gösterdiğini düşünüyor.
Ama gerçek böyle değil. Çoğu araştırma, Cumhuriyet Halk Partisi seçmeninin görece daha az fireyle İhsanoğlu'na oy vermeyi düşündüğünü gösteriyor. Seçim yaklaştıkça bu firelerin azalması beklenir.
Ancak öte yandan çatının diğer iri yarı partisi olan Milliyetçi Hareket Partisi seçmeninde durum o kadar parlak değil. Bu seçmen içinde hatırı sayılır bir öbek İhsanoğlu'nu benimseyememiş durumda, yani MHP seçmeni daha fazla fire verecek gibi duruyor. Kuşkusuz MHP'nin firesi de seçim günü yaklaştıkça azalacaktır ama bir yere kadar.

İhsanoğlu, ulusalcı ve sol çevrelerin gönlünü alayım diye ekstradan hareketler yapıp zaman harcadıkça MHP'deki firenin küçülmesi gecikebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder