Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum...
***
***
İkinci haftayı tamamlamak üzereyim, Ankara'da hükümet
gündeminde olan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'na getirilecek yeni
düzenlemeler hakkında yazıyorum.
Bıraksanız daha çok yazacak şeyim var; özellikle de TİB'in
kurulduğu 2005 yılından itibaren yaşanan suiistimallerle ilgili olarak ama
bugün bu konuyu bitireyim istiyorum.
İsterseniz önce, bugüne kadar yaşadığımız tecrübemizle
toplumca tanık olduğumuz suiistimal çeşitlerine bir bakalım. Aklıma geliş
sırasıyla yazıyorum:
1. Soruşturulan veya engellenmeye çalışılan suçla ilgisi
olmayan özel hayat / iş hayatı teşhiri.
2. Soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suçla ilgisi
olmayan insanların telefonlarının dinlenmesi, iletişimlerinin izlenmesi.
3. Soruşturulan veya önlenmeye çalışılan suçla ilgisi var ya
da yok; yapılan dinleme kayıtlarının elden ele dolaşması, internete yüklenmesi,
polis merkezleri ve savcılıklar dışında yerlere çıkarılıp depolanması, buradan
ilgili ilgisiz insanlara servis edilmesi.
4. Mahkemelerin yanıltılmak istenmesi, takma isimler, sahte
isimlerle dinleme yapılması, dinlemelerin telefon numarasıyla değil telefonunun
kimlik numarasıyla (IMEI) yapılması.
5. Mahkeme kararı bile almadan telefon dinlemesi yapılmasına
imkan veren cihazların polisin envanterinde bulunması.
6. Telefonların görüşme trafiğini içeren fatura bilgilerine
lokasyon bilgilerine sınırsız ulaşılması.
Bunlar benim aklıma gelen suiistimal çeşitleri.
Peki nasıl yaparız da bir yandan bu suiistimalleri ortadan
kaldırırken bir yandan da gelecekte başka suiistimal yöntemlerinin bulunmasına
engel oluruz?
Yine aklıma geliş sırasıyla yazıyorum:
1. Bugünkü haliyle TİB ortadan kaldırılmalı;
bilgisayarlarındaki depolama kapasitesi dahil her şeyi sona ermeli ama onun
yerine mahkemelerin aldığı dinleme kararlarını kontrol edip sonra telefon
operatörlerine gönderecek ve mahkeme kararının uygulanmasını takip edecek Yargıtay
hakimlerinden oluşacak bir çeşit 'üst kurul' yapılanmasına gidilmeli.
2. Telefon dinleme değil ama görüşme kaydı, telefon
operatörünün izniyle ve onun elektronik ortamda bir kanal açmasıyla polise (ve
jandarmaya) ait mekanlarda yapılmalı.
3. Telefon dinlemelerin yapıldığı mekanlar 24 saat kameralar
tarafından kayda alınmalı ve bu kayıtlar 5 yıldan kısa olmamak üzere
saklanmalı. Bu mekanlardaki bilgisayar log kayıtları da düzenli aralıklarla
TİB'in yerine kurulacak üst kurul tarafından denetlenmeli.
4. İster istihbari ister adli olsun, bütün telefon dinlemeleri
aynı anda iki memurun gözetiminde yapılmalı. Memurlar, telefonda
soruşturdukları veya önlemeye çalıştıkları suçla ilgisi olmayan bir konuşmaya
tanık olduklarında kaydı hemen durdurup bunu tutanağa bağlayarak silmeli, belli
bir süre sonra (mesela 2 dakika) yeniden dinlemeye başlamalı, hala ilgisiz bir
konu konuşuluyorsa yine durmalılar. Sadece soruşturulan veya önlenmeye
çalışılan suçla ilgili kayıtlar tutulmalı. Bunun ihlali ağır cezaya bağlanmalı.
Polisin hangi anda dinleme yaptığı hangi anda kaydı durduğuna ilişkin log
verisi sadece polisin değil telefon operatörünün bilgisayarında da kayda
girmeli.
5. Telefon dinleme talepleri, mutlaka soruşturulan veya
önlenmeye çalışılan suç için ayrıntılı bilgi içermeli, telefonu dinlenmek
istenen GERÇEK KİŞİNİN neden o suçla ilgisi olduğunun düşünüldüğü mahkemeye
ayrıntılı bir biçimde izah edilmeli. Bu çeşit ayrıntıdan yoksun taleplerin geri
çevrileceği yasa hükmü olmalı.
6. Sadece gerçek kişilerin telefonları dinlenmeli. Şirket
santrallarının, birden fazla hattın bağlı olduğu türden numaraların dinlemeye
alınamayacağı yasa hükmü olmalı. IMEI numarasıyla dinleme sadece çok istisnai
durumlar için ve kısa süreliğine geçerli olabilir, IMEI ile dinlemeye alınan
telefonun gerçek numarası derhal mahkeme kararına geçirilmeli.
7. Telefon operatörleri ve TİB, sistemin denetiminden ortak
sorumlu olmalı. Operatörlere 3 ayda bir mahkemelerden gelen telefon dinleme
talepleriyle ilgili istatistikleri yayınlama zorunluğu getirilmeli.
8. Ceza kanununa ve usul kanunlarına telefon dinlemeleriyle
elde edilen delillerin esas değil yardımcı delil, kanaat oluşturmaya yardımcı
bilgi niteliğinde olduğuna dair emredici hükümler konulmalı.
9. Savcılıklarca yürütülen suç soruşturmalarının süresine
ilişkin kısıtlayıcı hükümler getirilmeli; bir soruşturmanın süresi 3 ayı
geçtiğinde o soruşturmaya ek bir üç ay süre verilip verilmemesine, soruşturma
savcısının dışında Cumhuriyet Başsavcısının başkanlığında en az üç kişlilik bir
savcılar heyetince dosya üzerinden izin verilmeli veya dosya kapatılmalı.
10. 'Organize suç örgütü' soruşturmalarında dosyanın açılış
tarihinden itibaren ilk üç hafta içinde silah ve şiddet unsurunun
kullanıldığına dair belgelerin Cumhuriyet Başsavcıları başkanlığındaki üç
kişilik heyete sunulmaması ve bu heyette bu belgelerin kabul görmemesi halinde
soruşturma derhal organize suç örgütü soruşturması olmaktan çıkarılmalı.
11. Terör suçlamalarında da, soruşturma savcısı
soruşturmasına başladıktan en fazla üç hafta sonra, ortada gerçekten cebir ve
şiddete dayalı bir terör suçu olduğunu ve onu soruşturduğunu gösterir
belgelerini bu savcılar komisyonuna sunup devam için onay almalı.
12. Her ilin Cumhuriyet Başsavcılıkları her yıl kendi
performans istatistiklerini yayınlamalı; soruşturmaların kaç gün sürdüğü, kaç
soruşturma yapıldığı, bunların kaçına dava açıldığı, açılan davaların kaçından
ne sonuç alındığı kamuoyuna açıklanmalı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder