Süleyman Demirel'in ölümü üzerine Hürriyet'in web sitesi için yazdığım yazıyı burada da paylaşıyorum.
*
*
Bir sohbet sırasında, "Siyasetçinin"
demişti, "Seveni kadar sevmeyeni de
vardır; bunu kabullenmeden siyasetçi olunmaz."
Süleyman Demirel, bu ülkenin çok ama çok uzun yıllarına
damgasını vurmuş, o yılları onun adı geçmeden tartışılamaz kılmış bir
siyasetçi, devlet adamı, tarihi kişilikti.
70'li yıllarda kurduğu Milliyetçi Cephe hükümetleri bizim
evde tiksintiyle anılırdı; 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Demirel siyaset
yasaklısıyken kurulan Doğru Yol Partisi'nde daha birkaç yıl önce Demirel'den
nefretle söz eden annem bir süre gönüllü olarak çalıştı.
Ben Demirel'i 90'larda şahsen de tanıma imkanına sahip
oldum; sohbetinde bulundum, evinde bulundum, özel hayatına da tanıklık etme
şansına sahip oldum. İnsan Demirel'i çok sevdim, çok takdir ettim; siyasetçi
Demirel'e ise hep eleştireldim, çoğu zaman yüzüne de söyledim düşündüklerimi.
Bir sefer, yanlış hatırlamıyorsam İzmir'den Ankara'ya
uçuyorduk minicik Cumhurbaşkanı uçağında. En yakınlarından Dr. Vefa Tanır, bir başka yakın arkadaşları olan Dr. Münif İslamoğlu'nun hastanede ve
ölüm döşeğinde olduğunu haber verdi. Demirel'in yüzünden bir gölge geçti; çok
üzüldüğü belliydi. Sonra bana döndü, bir Sadettin
Bilgiç hikayesi anlattı.
Demirel'i siyasete sokan ve Adalet Partisi'nin başına
geçmeye ikna eden isim Sadettin Bilgiç. Ama kısa sürede ikisi siyasi rakip
olmuşlar, AP Genel Başkanlığı için mücadeleye başlamışlar. Bu küslüğü
beraberinde getirmiş.
Mezara kürek kürek
toprak atarken...
Artık ne zaman sonraysa, bir ortak arkadaşlarının
cenazesinde yan yana düşmüşler. Söz Demirel'de:
"İkimiz de
mezarın başında, ellerimizde kürek toprak atıyoruz. Sadettin bey bana döndü,
'Demirel' dedi, 'Bak ikimizin de artık toprak altında toprağın üstündekinden
daha çok dostumuz var, bu küslüğü bitirelim.' Orada kürekleri bıraktık,
birbirimize sarıldık."
Bu hikayeyi bitirdi, gözleri uzaklara daldı, biz de onu
rahatsız etmeyelim diye hiç konuşmadık.
İstanbul'u kilitleyen
gelin alayı
İnsan Demirel'le ilgili bir hikaye daha:
İstanbul'da bir uluslararası toplantı var, onlarca devlet ve
hükümet başkanı yüzünden şehir trafiği zaten birbirine girmiş durumda; akşamüzeri
ben de trafikte küfür ederken Demirel'in Cumhurbaşkanı konvoyunu gördüm, hızla
Ulus'a doğru gidiyordu.
Akşam verilen resmi yemeğin ben de davetlisiydim; zaten eve
yetişip üstümü değiştirmeye çalışıyordum. Neyse yemeğe yetiştim sonunda, Nazmiye ve Süleyman Demirel konukları
karşılıyordu; el sıkma sırasında onun yüzünden trafikte sıkıştığımı söyledim,
hemen cevap verdi: "Kardeşim akşam
yemeğe giderken eve gidip karımı yanıma almayayım mı? Onu yalnız başına mı
buraya getireyim?"
Evet koca konvoy, Demirel'i sevgili eşi rahmetli Nazmiye
Hanıma götürüyordu; çünkü o karısıyla ayrı ayrı gelmezdi yemeğe. Gelin alayı
gibi gidiyordu karısına kim bilir kaç sene sonra hala.
Demirel'in gizli
yakınları
Nazmiye hanımla Demirel'in aşkı dillere destandı aslında.
Akrabaydılar ve görücü usulüyle evlenmişlerdi ama kendi ömrümde birbirine bu
kadar düşkün az çift gördüm. Nazmiye hanımın hastalığı ve yavaş ölümü Demirel'i
bitirdi; o dönem birkaç kez ziyaret ettim, gözümüzün önünde eriyordu Demirel.
Son 15-17 yılını en yakınında geçiren isimlerden belki en önemlisi Dr. Aylin Cesur'un üzüntüsünü görmemeye
imkan yoktu.
Demirel'in böyle sahne gerisinde durmayı tercih etmiş en
yakınlarından biri, özel sekreteri ve aslında her şeyi Emel hanımdı. Bu kadar büyük bir gücün bu kadar yakınında durup bu
kadar sağlam kalan çok az insan gördüm; Emel hanımı kimse bilmez, ben de soyadını
bile bilmiyorum.
Böyle yakın çevresi için Demirel sadece 'patron' değildi; onların çok sevdikleri bir çeşit babaları,
arkadaşlarıydı.
Bir de siyasetçi
Demirel var
Ama tabii bir de siyasetçi Demirel var.
Bir dönem demokrasi mücadelesi yapan; seçimle gelenin
seçimle gitmesini savunan, devletin ve askerin bir türlü rahat yüzü vermediği,
ama seçmenden yüzde 52 oy almayı başarmış bir Demirel.
Sonra 28 Şubat'ın Demirel'i var; Necmettin Erbakan'ın
başbakanlıktan inmesi için elinden gelen her şeyi yapmış Demirel.
O Demirel'in Erbakan başbakan olduktan sonra herkese 'Demokratik sabır' telkin ettiğini ama
bu sözleri söyledikten sadece birkaç hafta sonra en önce kendisinin
sabırsızlandığını bütün ülke biliyor.
Son bir hikaye
Bende Demirel hikayesi çok, ama son bir taneyle bitireyim:
Bir gün yine Cumhurbaşkanı uçağıyla Doğu Karadeniz'e
gidiyoruz; Artvin'de bir baraj temeli atılacak. Demirel sabah bir yere doğru
yoldayken biz gazetecilerle konuşmaktan pek hoşlanmaz, kendi kağıtlarına dalar
ve çalışır. Uçakta Nazmiye hanım da var; hepimiz Demirel'in bu huyunu
biliyoruz, Nazmiye hanım da hiç konuşmadan gazeteleri okuyordu ama birden
heyecanlandı, elindeki gazeteyi katladı katladı minicik bir hale getirdi ve
oradaki bir haberi uzattı, 'Demirel
Demirel şunu bir oku' dedi.
Süleyman Beyin yüzünden bir gölge geçti; çalışması bölündüğü
için bozulmuştu ama bölen eşiydi ve dibinde de biz gazeteciler oturuyorduk.
Aldı gazeteyi ve o minicik haberi okudu. Bir baktım Nazmiye hanımın gözleri
dolu, Demirel de ağladı ağlayacak.
İnsan sevmeden
siyaset yapılmaz
Hepimiz heyecanlandık, neydi acaba o haber? Dünya Sağlık
Örgütü Türkiye temsilciliği, 60'lı yıllarda başlayan çiçek aşısı kampanyasının
başarıyla bittiğini, Türkiye'de artık çiçek hastalığı kalmadığını ilan etmişti.
Haber buydu.
Demirel çifti, çiçek hastalığından çok çekmiş bir neslin
çocukları ve bu aşı kampanyasını da Demirel kendi başbakanlığı döneminde bizzat
başlatmıştı. Aradan 35 yıl geçmiş ve sonunda bu ülkeden çiçek hastalığının kökü
kazınmıştı; bir yandan zamanında bu hastalığa kaybedilen canlara, hastalığın
kötü izlerine bakıyordu Demirel, bir yandan nihayet bu belanın bitmiş olmasına.
Demirel'i siyasetçi yapan şey işte buydu; bu toprağa ve
insanlarına duyduğu sevgi, başbakan olmak için, bu bir meslek olduğu için siyaset
yapmıyordu; gerçekten insanlar için iyi olduğunu düşündüğü şeyleri
gerçekleştirebilmek için siyaset yapıyordu.
O düşünceleri beğenmeyebilirsiniz; size göre başka türlü
yapmanın daha doğru olduğunu savunabilirsiniz.
Siyaset tam da bu anlaşmazlıklar yüzünden var; sizden farklı
bir Türkiye düşleyenlerin yok edilmesi gereken hain düşmanlar olduğunu
düşündüğünüz için değil.
Toprağı bol olsun; nur içinde yatsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder