17 Haziran 2015 Çarşamba

Bu ülkeden bir Demirel geçti

Süleyman Demirel'in ölümü üzerine Hürriyet'in web sitesi için yazdığım yazıyı burada da paylaşıyorum.
*

Bir sohbet sırasında, "Siyasetçinin" demişti, "Seveni kadar sevmeyeni de vardır; bunu kabullenmeden siyasetçi olunmaz."
Süleyman Demirel, bu ülkenin çok ama çok uzun yıllarına damgasını vurmuş, o yılları onun adı geçmeden tartışılamaz kılmış bir siyasetçi, devlet adamı, tarihi kişilikti.
70'li yıllarda kurduğu Milliyetçi Cephe hükümetleri bizim evde tiksintiyle anılırdı; 12 Eylül 1980 darbesi sonrası Demirel siyaset yasaklısıyken kurulan Doğru Yol Partisi'nde daha birkaç yıl önce Demirel'den nefretle söz eden annem bir süre gönüllü olarak çalıştı.
Ben Demirel'i 90'larda şahsen de tanıma imkanına sahip oldum; sohbetinde bulundum, evinde bulundum, özel hayatına da tanıklık etme şansına sahip oldum. İnsan Demirel'i çok sevdim, çok takdir ettim; siyasetçi Demirel'e ise hep eleştireldim, çoğu zaman yüzüne de söyledim düşündüklerimi.
Bir sefer, yanlış hatırlamıyorsam İzmir'den Ankara'ya uçuyorduk minicik Cumhurbaşkanı uçağında. En yakınlarından Dr. Vefa Tanır, bir başka yakın arkadaşları olan Dr. Münif İslamoğlu'nun hastanede ve ölüm döşeğinde olduğunu haber verdi. Demirel'in yüzünden bir gölge geçti; çok üzüldüğü belliydi. Sonra bana döndü, bir Sadettin Bilgiç hikayesi anlattı.
Demirel'i siyasete sokan ve Adalet Partisi'nin başına geçmeye ikna eden isim Sadettin Bilgiç. Ama kısa sürede ikisi siyasi rakip olmuşlar, AP Genel Başkanlığı için mücadeleye başlamışlar. Bu küslüğü beraberinde getirmiş.

Mezara kürek kürek toprak atarken...

Artık ne zaman sonraysa, bir ortak arkadaşlarının cenazesinde yan yana düşmüşler. Söz Demirel'de:
"İkimiz de mezarın başında, ellerimizde kürek toprak atıyoruz. Sadettin bey bana döndü, 'Demirel' dedi, 'Bak ikimizin de artık toprak altında toprağın üstündekinden daha çok dostumuz var, bu küslüğü bitirelim.' Orada kürekleri bıraktık, birbirimize sarıldık."
Bu hikayeyi bitirdi, gözleri uzaklara daldı, biz de onu rahatsız etmeyelim diye hiç konuşmadık.

İstanbul'u kilitleyen gelin alayı

İnsan Demirel'le ilgili bir hikaye daha:
İstanbul'da bir uluslararası toplantı var, onlarca devlet ve hükümet başkanı yüzünden şehir trafiği zaten birbirine girmiş durumda; akşamüzeri ben de trafikte küfür ederken Demirel'in Cumhurbaşkanı konvoyunu gördüm, hızla Ulus'a doğru gidiyordu.
Akşam verilen resmi yemeğin ben de davetlisiydim; zaten eve yetişip üstümü değiştirmeye çalışıyordum. Neyse yemeğe yetiştim sonunda, Nazmiye ve Süleyman Demirel konukları karşılıyordu; el sıkma sırasında onun yüzünden trafikte sıkıştığımı söyledim, hemen cevap verdi: "Kardeşim akşam yemeğe giderken eve gidip karımı yanıma almayayım mı? Onu yalnız başına mı buraya getireyim?"
Evet koca konvoy, Demirel'i sevgili eşi rahmetli Nazmiye Hanıma götürüyordu; çünkü o karısıyla ayrı ayrı gelmezdi yemeğe. Gelin alayı gibi gidiyordu karısına kim bilir kaç sene sonra hala.

Demirel'in gizli yakınları

Nazmiye hanımla Demirel'in aşkı dillere destandı aslında. Akrabaydılar ve görücü usulüyle evlenmişlerdi ama kendi ömrümde birbirine bu kadar düşkün az çift gördüm. Nazmiye hanımın hastalığı ve yavaş ölümü Demirel'i bitirdi; o dönem birkaç kez ziyaret ettim, gözümüzün önünde eriyordu Demirel. Son 15-17 yılını en yakınında geçiren isimlerden belki en önemlisi Dr. Aylin Cesur'un üzüntüsünü görmemeye imkan yoktu.
Demirel'in böyle sahne gerisinde durmayı tercih etmiş en yakınlarından biri, özel sekreteri ve aslında her şeyi Emel hanımdı. Bu kadar büyük bir gücün bu kadar yakınında durup bu kadar sağlam kalan çok az insan gördüm; Emel hanımı kimse bilmez, ben de soyadını bile bilmiyorum.
Böyle yakın çevresi için Demirel sadece 'patron' değildi; onların çok sevdikleri bir çeşit babaları, arkadaşlarıydı.

Bir de siyasetçi Demirel var

Ama tabii bir de siyasetçi Demirel var.
Bir dönem demokrasi mücadelesi yapan; seçimle gelenin seçimle gitmesini savunan, devletin ve askerin bir türlü rahat yüzü vermediği, ama seçmenden yüzde 52 oy almayı başarmış bir Demirel.
Sonra 28 Şubat'ın Demirel'i var; Necmettin Erbakan'ın başbakanlıktan inmesi için elinden gelen her şeyi yapmış Demirel.
O Demirel'in Erbakan başbakan olduktan sonra herkese 'Demokratik sabır' telkin ettiğini ama bu sözleri söyledikten sadece birkaç hafta sonra en önce kendisinin sabırsızlandığını bütün ülke biliyor.

Son bir hikaye

Bende Demirel hikayesi çok, ama son bir taneyle bitireyim:
Bir gün yine Cumhurbaşkanı uçağıyla Doğu Karadeniz'e gidiyoruz; Artvin'de bir baraj temeli atılacak. Demirel sabah bir yere doğru yoldayken biz gazetecilerle konuşmaktan pek hoşlanmaz, kendi kağıtlarına dalar ve çalışır. Uçakta Nazmiye hanım da var; hepimiz Demirel'in bu huyunu biliyoruz, Nazmiye hanım da hiç konuşmadan gazeteleri okuyordu ama birden heyecanlandı, elindeki gazeteyi katladı katladı minicik bir hale getirdi ve oradaki bir haberi uzattı, 'Demirel Demirel şunu bir oku' dedi.
Süleyman Beyin yüzünden bir gölge geçti; çalışması bölündüğü için bozulmuştu ama bölen eşiydi ve dibinde de biz gazeteciler oturuyorduk. Aldı gazeteyi ve o minicik haberi okudu. Bir baktım Nazmiye hanımın gözleri dolu, Demirel de ağladı ağlayacak.


İnsan sevmeden siyaset yapılmaz

Hepimiz heyecanlandık, neydi acaba o haber? Dünya Sağlık Örgütü Türkiye temsilciliği, 60'lı yıllarda başlayan çiçek aşısı kampanyasının başarıyla bittiğini, Türkiye'de artık çiçek hastalığı kalmadığını ilan etmişti. Haber buydu.
Demirel çifti, çiçek hastalığından çok çekmiş bir neslin çocukları ve bu aşı kampanyasını da Demirel kendi başbakanlığı döneminde bizzat başlatmıştı. Aradan 35 yıl geçmiş ve sonunda bu ülkeden çiçek hastalığının kökü kazınmıştı; bir yandan zamanında bu hastalığa kaybedilen canlara, hastalığın kötü izlerine bakıyordu Demirel, bir yandan nihayet bu belanın bitmiş olmasına.
Demirel'i siyasetçi yapan şey işte buydu; bu toprağa ve insanlarına duyduğu sevgi, başbakan olmak için, bu bir meslek olduğu için siyaset yapmıyordu; gerçekten insanlar için iyi olduğunu düşündüğü şeyleri gerçekleştirebilmek için siyaset yapıyordu.
O düşünceleri beğenmeyebilirsiniz; size göre başka türlü yapmanın daha doğru olduğunu savunabilirsiniz.
Siyaset tam da bu anlaşmazlıklar yüzünden var; sizden farklı bir Türkiye düşleyenlerin yok edilmesi gereken hain düşmanlar olduğunu düşündüğünüz için değil.

Toprağı bol olsun; nur içinde yatsın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder