Hürriyet'te bugün çıkan yazım için hazırlanmış ama yer darlığı sebebiyle yayınlanamamış bazı küçük bölümler var. Belki bu blogun izleyicilerinin ilgisini çeker diye düşünerek burada sunuyorum:
Kadınlarla renk kavgası yapmak boşuna
Hayatta onlarca kez başıma geldi, ben gördüğüm bir
şeyin diyelim yeşil olduğunu söylerim, kadınlar 'Hayır o yeşil değil' der ve
başka bir renk ismi verirler. Renklerin isimleri konusunda kadınlarla hiçbir
zaman anlaşamadım.
David Eagleman'ın kitabı sayesinde bu
anlaşmazlığın nedenini öğrendim. Dünya üzerindeki kadınların (sadece kadınlar)
en az yüzde 15'i bir genetik mutasyon sayesinde, bir extra (dördüncü) renk
fotoreseptörüne sahipler.
Biz insanlığın geri kalanı sadece üç
fotoreseptörle renklere bakarken onların sahip olduğu bu dördüncü 'alıcı' bizim
ayırt edemediğimiz renk farklarını onlara gösteriyor.
Bu hikayeyi anlattığım bir arkadaşım, durumu
kavramaya çalışırken bilgisayar anolojisi yaptı, 'Yani' dedi, 'O kadınların
grafik işlemcisi bizimkinden yüzde 33 daha kuvvetli.'
Evet, aynen öyle.
Bir basit deney yapalım
Aynanın karşısına geçin ve gözlerinize bakın ve
önce sağ sonra sol gözünüze odaklanın, sonra sağ, sonra tekrar sol ve sağ.
Gözlerinizin sağa odaklanmışken sola veya tam
tersi hareketi aslında onlarca milisaniyede tamamlanır ama siz gözlerinizin
hareket ettiğini hiçbir zaman göremezsiniz.
Peki ama acaba o arada, yani gözleriniz sağdan
sola kayarken ne olur? Beyin neden görsel girdilerde ufak tefek eksikleri
umursamaz?
Bunlar beynimizin bize her an yaptığı ufak tefek
veya iri oyunlardan sadece bazıları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder