23 Nisan 2014 Çarşamba

Bağımsız gazeteciliği desteklemek için para verir misiniz?

Ben gazete veya televizyonların kendilerini 'muhalif' veya 'yandaş' diye tanımlamasını anlamayanlardanım.
Ama ne yapalım, ben bu durumu anlamasam ve gazeteciliğin özüne aykırı bulsam da birileri kendilerini böyle tanımlıyor.
İşte bu tanımla, 'muhalif basın' olarak yakın zamanda piyasaya çıkan bir yayın organı, Karşı gazetesi maalesef kapandı. Şu sıralar bir başka alternatif haber alma kaynağı olan Artı 1 televizyonunun üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
Ülkede haber alma kaynakları hızla 'muhalif' veya 'yandaş' etiketi altında toplanırken, vatandaşın gerçek haberi nereden ve nasıl alacağı konusu sahiden önemli bir konuya dönüşmüş durumda. Çünkü aslında vatandaşın ister muhalif olsun ister yandaş, görüşlere ulaşmasında bir sorun yok. Ama maalesef gerçeğin peşindeki bilgiye, gazete veya TV haberine ulaşmak giderek daha zor ve daha zor olmaya başladı.
Bu zorluk iki temel sebepten kaynaklanıyor: 1. Hükümet bilgiye ulaşmayı imkansız kılmak için elinden geleni yapıyor; 2. Gazetecilik pahalı bir iş olduğu için 'gazeteci' sayısı giderek azalıyor.
İşte bu iki sebep aslında bir çeşit sarmal veya kısır döngü de yaratıyor: Daha az gazeteciniz olunca daha da az habere ulaşıyorsunuz; daha az habere ulaşınca okuyucunun sizi okuması için fazla sebep kalmamaya başlıyor; okuyucu okumayınca daha az para kazanıyorsunuz; ve gazeteci sayınızı daha da azaltıyorsunuz.
Sonuç olarak sadece yüksek perdeden görüşlerin yayınlandığı ama o görüşlere dayanak oluşturan bilginin ya kendine yer bulamadığı ya da kirli bilgi olduğu bir medya ortamımız var artık.
Pek çok kişi, Gezi eylemcisinden bizim mahallenin manavına kadar neredeyse herkes medyadan şikayetçi. Tamam da şikayetleri gidermenin yolu daha fazla Sözcü veya daha fazla Akşam gazetesi yayınlamak değil. Oysa şikayet edenleri dinlerseniz sanki bunu istiyor gibiler.
Bana göreyse, çözüm bir yandan gazetecilik yapmak konusunda hala direnen ve elinden geleni yapan Hürriyet gibi gazetelerin varlığını desteklerken bir yandan da gazeteciliğe gündelik siyasetin hükmetmemesi için yaratıcı yollar bulmaktan geçiyor.
Daha önce burada yazdım, gazetecilik dünyanın her yerinde krizde. Özellikle Amerika ve İngiltere'de bulunan çok sayıda yaratıcı yeni yol var.
Bunlardan biri, internetin kağıda basılı gazetenin yerini almakta olmasına bir çözüm: İnternet sitelerini paralı hale getirmek.
Evet Amerika'da da Türkiye'de de internet üzerinden yapılan reklamlarda ciddi bir artış var ama bu reklamlardan elde edilen gelirler gazetecilik yapmak isteyen yayın organlarını besleyebilecek büyüklükte değiller.
O yüzden internetten erişilecek birinci kalite içeriğin bence paralı olması iyi bir çözüm. Şunu sorabilirsiniz: Türkiye'de böyle 'birinci kalite' içerik var mı?
Geçenlerde beni bir gazeteci olarak yetiştiren kurum olan Cumhuriyet gazetesinin benim Cumhuriyet yıllarımın en unutulmaz haber serilerinden biri olan Sevda Tepesi meselesiyle ilgili olarak taa 2012 Nisan ayında  gerçekleşmiş bir şeyi 2014 Nisan ayında, yani iki yıl sonra bir milletvekilinin soru önergesinden öğrenip 'skandal' diye duyurduğunu görünce yaşadığım hayal kırıklığını anlatamam. Haberleri, olaylar gerçekleştikten 2 yıl sonra duyan ve yayınlayan web sitelerinden nasıl 'birinci kalite' içerik bekleyebiliriz?
Bilgi almak bu kadar zor ve uzakken bütün yayın organlarının siyasi savaşın tarafı haline gelmesi ve haberlerin de bu ölçütle değerlendirilir, başlıklanır, sayfalarda önceliklendirilir hale gelmesi maalesef çok zararlı bir mikrop.
Bu mikrobu illa bir şeye benzeteceksek ben AIDS hastalığına yol açan HIV virüsüne benzetebilirim.
Önce bünyeyi çok iyi taklit ediyor, sanki o bünyenin bir parçası gibi davranıyor ama sonra içine yerleştiği bünyeyi öldürüyor.
Oysa Batı, karşı karşıya olduğu mali sıkıntılara karşı sürekli yeni yöntemler deniyor. Bakın bunu da burada aktarmıştım; internet sebebiyle yaşadığımız haber bombardımanına karşı okuyucuyu bilgilendirme açığını da gazeteler kapatıyor.
Öte yandan özellikle Amerika'da yaşanan bir tartışma daha var: Her ne kadar The New York Times, The Wall Street Journal gibi örnekler açısından fazla bir tehlike gözükmüyorsa da, bu ülkede esas yerel gazeteler ve dergiler büyük bir hızla ölüyor.
Bu ölüm tehlikesine karşı önerilen yollardan biri, pahalı olan gazeteciliğin kar amacı güden özel girişim tarafından değil de kar hedeflemeyen vakıflar tarafından yapılması. Böyle tek tük örnekler de ortaya çıkmaya başladı.
Mesela bunlardan biri, benim de hergün takip ettiğim alternatif haber sitesi 'MotherJones.' Şu sayfayı okumanızı öneririm, MotherJones ekibi kendilerini anlatıyor. Sonra da burada bir çağrı yapıyorlar: Bize para bağışlayın...
Söylemesi ayıptır, ben azıcık bir para bağışladım; çünkü hergün takip ettiğim bir sitenin yaşamaya devam etmesini istiyorum; ayrıca okuduğum haberlerin ve yazıların yazılabilmesi için para ve emek harcandığını biliyorum, kimsenin emeğini bedelsiz kullanmak istemiyorum.
Sadece MotherJones da değil, mesela yine istisnasız hergün baktığım ve en azından iki yazısını okuduğum Maria Popova adlı bir kadın tarafından hazırlanmakta olan Brain Pickings adlı siteye de para verdim, vermeye devam ediyorum.
Şimdi kendi kendimize soralım: 'Muhalif' veya 'Yandaş' olarak değil, gerçek anlamda gazetecilik yapacak, haberlerin yanında size görüş değil dengeli ve ikna edici analizler sunacak bir web sitesine ya da gazeteye para verir miyiz?
Bana öyle geliyor ki vermeyiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder