Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milliyetçi Hareket
Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye
iki partinin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önerdi. MHP lideri bu öneriyi olumlu
karşıladı. Önce 'MHP de bu isim üzerinde
bütünleşerek, seçimi herhangi bir kaosa dönüştürmeden, demokrasimizi
güçlendirmek açısından sonuçlandırma arzusu olacaktır' dedi, sonra da en
azından benim kafamı karıştıran, 'Buisim etrafında da çalışacağımızı belirtmek istiyoruz' cümlesini etti.
Şimdi 'çatı aday' veya iki partinin ortak adayı İhsanoğlu oldu mu,
yoksa MHP parti içi bir iştişare/onay süreci sonunda mı buna karar verecek,
göreceğiz. Aynı şekilde, CHP içinde de İhsanoğlu isminin parti içi onay
süreçlerinden henüz geçmediğini biliyoruz.
Ne olursa olsun, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ortak aday olduğu ve
MHP'nin ayrıca aday çıkartmayacağı varsayımı üzerinden konuşmakta fayda var.
İhsanoğlu, son derece saygın ve değerli bir biliminsanı, ayrıca
saygın ve önemli bir uluslararası memur. Kendisi hakkında aleyhte
söylenebilecek çok az şey var. Fakat İhsanoğlu bir siyasetçi değil; hatta
bugüne kadar da siyasete özellikle uzak durmuş ama yine de ANAP, DYP ve Ak Parti
gibi partilerin doğal hinterlandında bulunmuş biri.
Siyasetin
'haşin' dili...
İhsanoğlu'nun siyasetçi olmaması ve bildiğimiz kibar kişiliği, onun
bu seçim sürecinde uğrayacağı hakaretlere ve ağır dille yapılmış eleştirilere
aynı dille cevap vermesini engelleyecektir. Maalesef Türkiye'nin genel siyasi
iletişim dili, en hafif ifadesiyle 'haşin' bir dildir; terbiyeli ve normal
insanların bu dille bırakın konuşmasını, o dili anlamasını bile hayal edemeyiz.
O yüzden siyasi polemiklerin içine girmek istemeyecek, girecek
olursa da karşısındaki ile aynı seviyede konuşmayacak bir ismin tercih
edilmesi, ilginç bir seçim.
Ama sadece bu değil seçimi ilginç kılan.
Siyaset
dışı Çankaya projesi
İhsanoğlu'nu ortak aday yapan muhalefet, Cumhurbaşkanlığı makamı
için gayrı siyasi bir isim istediklerini, yani bir anlamda Cumhurbaşkanı
seçimini ülkedeki iktidar mücadelesinin bir parçası olarak görmediklerini de
belli etmiş oluyor.
Oysa bizim pratiğimiz, siyasetin Çankaya'ya hakim olmak istediğini
gösteriyor. Arada yaşadığımız gayrı siyasi Ahmet Necdet Sezer dönemini kaç
siyasi liderimiz hayırla anıyor, bilmiyorum. Bu anlamda İhsanoğlu tercihi,
Ahmet Necdet Sezer tercihine benziyor. Siyasetten gelmeyen saygın bir isim
yani.
Peki muhalefet Çankaya'yı siyasetten arındırmak istiyor diyelim. O
zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi için kampanya da yapmayacak mı? Veya yapacak
olursa kampanyada ne diyecekler? 'Cumhurbaşkanı siyasetçi olmasın, tarafsız
olsun' cümlesiyle yüzde 50 aşılabilir mi? Yoksa sert ve amansız bir kavga,
polemikler, karşılıklı ağır suçlamalar mı olacak kampanyada?.. Hep birlikte
göreceğiz.
Kimlik
siyasetinin reddi mi, inkarı mı?
Türkiye'de siyasetin temelde kimlik siyaseti olduğunu ve iki başat
kimlik olan 'Türkçülük' ve 'İslamcılık' üzerinden yürüdüğünü iddia
edip duruyorum.
Bugün 'İslamcı' kimliğin esas büyük partisi Ak Parti. 'Türkçü'
kimlik ise CHP ve MHP'de kendini buluyor.
'İslamcı' dediğimin pür manada 'İslamcı' olmadığını, dindar anlamda
muhafazakarlıktan cumhuriyet döneminde ezilmişliğe ve dışlanmışlığa uğramışlara
kadar pek çok alt kimliği içinde barındırdığını söylemem gerek. Aynı durum,
yani kimlikler koalisyonu hali 'Türkçü' kimlik için de geçerli elbette. Bu da
bir şemsiye. Ben isimlendirmede kolaylık olsun diye 'Türkçü' ve 'İslamcı'
kelimelerini kullanıyorum, dileyen başka kelime kullanabilir elbette. (Ama
'sol' ve 'sağ' bence kullanılmamalı, çünkü açıklayıcı değil.)
Peki bu analizin çerçevesinden bakınca 'Türkçü' partilerin ortak
adayı İhsanoğlu nereye oturuyor?
Ben, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu 'Türkçü' veya 'İslamcı' kimliğe
sıkıştırmanın ona edilebilecek en büyük ayıplardan biri olduğunu düşünürüm.
İhsanoğlu'nun entellektüel derinliği ve dini bilgisi, onu bu kimliklerin tipik
temsilcilerinden çok daha uzağa koyar.
Ancak İhsanoğlu'nun böyle bir kişiliği var diye toplumda var olan
kimlik bazlı (isterseniz siz onu 'bize benzeyen adaya oy veririz' diye okuyun)
oy verme davranışı yok olup gidecek değil. Bunca yılın kutuplaşma yatırımlarını
hiçbir siyasi parti kaldırıp çöpe atmaz.
'İslamcı' kimliğin seçmeni sırf adı 'Ekmeleddin' ('Dinin en olgunu,
en olgunlaştırdığı isim' anlamına geldiğini söylüyor sözlükler, zaten 'ekmel'
Arapçada 'kemal'den, yani 'tam, mükemmel olmak'tan gelen bir sıfat) diye
İhsanoğlu'na oy verecek değil; hele Recep Tayyip Erdoğan'la kıyasladığında
İhsanoğlu bu kitleden ne kadar oy kopartabilir şüpheli.
Öte yandan 'Türkçü' kimliğin seçmeni de, sırf partileri öyle emir
verdi diye ve sırf Erdoğan'ın karşısındaki aday diye Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy
verir mi, kendi kimliğinin İhsanoğlu'nda temsil edildiğini düşünür mü, bundan
da şüpheliyim.
Muhalefetin aradığı 'çatı' adayın doğru çatı olup olmadığını,
muhalefetin zaten var olan temsil sorununu bu aday seçimi ile daha da
derinleştirip derinleştirmediğini önümüzdeki haftalar, hatta aylar boyunca konuşacağız
anlaşılan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder