16 Haziran 2014 Pazartesi

Türkiye'nin çatısı, muhalefetin çatısı...

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye iki partinin ortak cumhurbaşkanı adayı olarak Ekmeleddin İhsanoğlu'nu önerdi. MHP lideri bu öneriyi olumlu karşıladı. Önce 'MHP de bu isim üzerinde bütünleşerek, seçimi herhangi bir kaosa dönüştürmeden, demokrasimizi güçlendirmek açısından sonuçlandırma arzusu olacaktır' dedi, sonra da en azından benim kafamı karıştıran, 'Buisim etrafında da çalışacağımızı belirtmek istiyoruz' cümlesini etti.
Şimdi 'çatı aday' veya iki partinin ortak adayı İhsanoğlu oldu mu, yoksa MHP parti içi bir iştişare/onay süreci sonunda mı buna karar verecek, göreceğiz. Aynı şekilde, CHP içinde de İhsanoğlu isminin parti içi onay süreçlerinden henüz geçmediğini biliyoruz.
Ne olursa olsun, Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ortak aday olduğu ve MHP'nin ayrıca aday çıkartmayacağı varsayımı üzerinden konuşmakta fayda var.
İhsanoğlu, son derece saygın ve değerli bir biliminsanı, ayrıca saygın ve önemli bir uluslararası memur. Kendisi hakkında aleyhte söylenebilecek çok az şey var. Fakat İhsanoğlu bir siyasetçi değil; hatta bugüne kadar da siyasete özellikle uzak durmuş ama yine de ANAP, DYP ve Ak Parti gibi partilerin doğal hinterlandında bulunmuş biri.

Siyasetin 'haşin' dili...

İhsanoğlu'nun siyasetçi olmaması ve bildiğimiz kibar kişiliği, onun bu seçim sürecinde uğrayacağı hakaretlere ve ağır dille yapılmış eleştirilere aynı dille cevap vermesini engelleyecektir. Maalesef Türkiye'nin genel siyasi iletişim dili, en hafif ifadesiyle 'haşin' bir dildir; terbiyeli ve normal insanların bu dille bırakın konuşmasını, o dili anlamasını bile hayal edemeyiz.
O yüzden siyasi polemiklerin içine girmek istemeyecek, girecek olursa da karşısındaki ile aynı seviyede konuşmayacak bir ismin tercih edilmesi, ilginç bir seçim.
Ama sadece bu değil seçimi ilginç kılan.

Siyaset dışı Çankaya projesi

İhsanoğlu'nu ortak aday yapan muhalefet, Cumhurbaşkanlığı makamı için gayrı siyasi bir isim istediklerini, yani bir anlamda Cumhurbaşkanı seçimini ülkedeki iktidar mücadelesinin bir parçası olarak görmediklerini de belli etmiş oluyor.
Oysa bizim pratiğimiz, siyasetin Çankaya'ya hakim olmak istediğini gösteriyor. Arada yaşadığımız gayrı siyasi Ahmet Necdet Sezer dönemini kaç siyasi liderimiz hayırla anıyor, bilmiyorum. Bu anlamda İhsanoğlu tercihi, Ahmet Necdet Sezer tercihine benziyor. Siyasetten gelmeyen saygın bir isim yani.
Peki muhalefet Çankaya'yı siyasetten arındırmak istiyor diyelim. O zaman Cumhurbaşkanlığı seçimi için kampanya da yapmayacak mı? Veya yapacak olursa kampanyada ne diyecekler? 'Cumhurbaşkanı siyasetçi olmasın, tarafsız olsun' cümlesiyle yüzde 50 aşılabilir mi? Yoksa sert ve amansız bir kavga, polemikler, karşılıklı ağır suçlamalar mı olacak kampanyada?.. Hep birlikte göreceğiz.

Kimlik siyasetinin reddi mi, inkarı mı?

Türkiye'de siyasetin temelde kimlik siyaseti olduğunu ve iki başat kimlik olan 'Türkçülük' ve 'İslamcılık' üzerinden yürüdüğünü iddia edip duruyorum.
Bugün 'İslamcı' kimliğin esas büyük partisi Ak Parti. 'Türkçü' kimlik ise CHP ve MHP'de kendini buluyor.
'İslamcı' dediğimin pür manada 'İslamcı' olmadığını, dindar anlamda muhafazakarlıktan cumhuriyet döneminde ezilmişliğe ve dışlanmışlığa uğramışlara kadar pek çok alt kimliği içinde barındırdığını söylemem gerek. Aynı durum, yani kimlikler koalisyonu hali 'Türkçü' kimlik için de geçerli elbette. Bu da bir şemsiye. Ben isimlendirmede kolaylık olsun diye 'Türkçü' ve 'İslamcı' kelimelerini kullanıyorum, dileyen başka kelime kullanabilir elbette. (Ama 'sol' ve 'sağ' bence kullanılmamalı, çünkü açıklayıcı değil.)
Peki bu analizin çerçevesinden bakınca 'Türkçü' partilerin ortak adayı İhsanoğlu nereye oturuyor?
Ben, Ekmeleddin İhsanoğlu'nu 'Türkçü' veya 'İslamcı' kimliğe sıkıştırmanın ona edilebilecek en büyük ayıplardan biri olduğunu düşünürüm. İhsanoğlu'nun entellektüel derinliği ve dini bilgisi, onu bu kimliklerin tipik temsilcilerinden çok daha uzağa koyar.
Ancak İhsanoğlu'nun böyle bir kişiliği var diye toplumda var olan kimlik bazlı (isterseniz siz onu 'bize benzeyen adaya oy veririz' diye okuyun) oy verme davranışı yok olup gidecek değil. Bunca yılın kutuplaşma yatırımlarını hiçbir siyasi parti kaldırıp çöpe atmaz.
'İslamcı' kimliğin seçmeni sırf adı 'Ekmeleddin' ('Dinin en olgunu, en olgunlaştırdığı isim' anlamına geldiğini söylüyor sözlükler, zaten 'ekmel' Arapçada 'kemal'den, yani 'tam, mükemmel olmak'tan gelen bir sıfat) diye İhsanoğlu'na oy verecek değil; hele Recep Tayyip Erdoğan'la kıyasladığında İhsanoğlu bu kitleden ne kadar oy kopartabilir şüpheli.
Öte yandan 'Türkçü' kimliğin seçmeni de, sırf partileri öyle emir verdi diye ve sırf Erdoğan'ın karşısındaki aday diye Ekmeleddin İhsanoğlu'na oy verir mi, kendi kimliğinin İhsanoğlu'nda temsil edildiğini düşünür mü, bundan da şüpheliyim.

Muhalefetin aradığı 'çatı' adayın doğru çatı olup olmadığını, muhalefetin zaten var olan temsil sorununu bu aday seçimi ile daha da derinleştirip derinleştirmediğini önümüzdeki haftalar, hatta aylar boyunca konuşacağız anlaşılan.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder