9 Eylül 2014 Salı

Britanya adasından Türkiye'ye dersler

İskoçya bağımsız olursa kraliyet ailesinin erkekleri Kilt giymeyecek mi?
Bundan dokuz gün sonra, 18 Eylül'de Britanya Adasının kuzeyinde, İskoçya'da bir referandum yapılacak.
İskoçyalılar, 'Birleşik Krallık'tan ayrılıp ayrılmamayı, yani bağımsız olup olmamayı oylayacaklar.
Pek de umulmadık biçimde, bağımsızlık isteyen İskoçyalıların sayısı müthiş artmış durumda. Son gördüğüm anketlerden birinde yüzde 47 bağımsızlıktan yana ve trend artış yönünde.
İskoçya ayrılır mı, ayrılmak onlar için iyi mi olur kötü mü, haftalardır tartışılıyor. Amerikan ve Britanya gazetelerinde hiç okumadıysam 20 tane makale ve analiz okudum bu referandumla ilgili.
Bir de Türkiye'yi düşünün. 30 yıldır 'ayrılıkçı terör' yaşayan ülkemizi. Kürtler ayrılmak istiyor mu, istemiyor mu? Britanya adasında bugünlerde gördüğümüz, neredeyse 15 yıl önce Çekoslovakya'ta gördüğümüz manzaraları kendi ülkemizde göremiyoruz. Silahlar konuşmuyor, onun yerine uygar tartışmalar yapılıyor, heyecanlı seçim kampanyaları yürütülüyor, duygulara olduğu kadar akla da hitab etmeye çalışıyor konuşanlar, yazanlar çizenler.
Mesela, daha geçenlerde 'Benim İskoçyam, Bizim Britanyamız' başlıklı bir kitap yazan, İskoçyalı ve eski İşçi Partili Başbakan Gordon Brown, The New York Times için kaleme aldığı güzel makalesinde meseleyi çok güzel özetliyor; hiçbir öfkeli cümle kullanmadan, tamamen akıl yürütmeye çalışarak.
Bir başkası, Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman, bağımsızlığın İskoçya için kötü bir fikir olduğu görüşünde.
The Atlantic dergisi bağımsızlıkla ilgili bütün görüşleri güzel özetlemiş.
Peki bizde durum ne? Çözüm süreci ne alemde?
Geçenlerde bir TV programında, 'Çözüm süreci dediğimiz şey nihayetinde Kürtlere barışçıl biçimde Türkiye'den ayrılmayı isteme hakkını da içermelidir' dedim diye başıma gelmedik kalmadı.
Birliktelikler gönüllü olmalıdır, silah zoruyla değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder