6 Nisan 2014 Pazar

Yarımız Türkçü, yarımız İslamcı...

Seçimin sonuçlarını sayılara bakarak adam gibi analiz etmek istiyorum ama bunu Yüksek Seçim Kurulu kesin rakamları açıklayana kadar yapamayacağım.
Yine de, gerek okuyuculardan ısrarla gelen ve gerekse bu sabah (6 Nisan 2014, pazar) TRT 1'de katıldığım Enine Boyuna adlı programda konu tartışılan bir soruyu cevaplamam gerek.
Seçimden bir gün önce, Hürriyet'teki köşemde 'Türkçü müsünüz, İslamcı mı' diye sormuştum. Az önce linkini verdim, isteyen yazıyı da okuyabilir ama kabaca söylediğim şuydu: Türkiye'deki temel siyasi bölünme, köklerini 110 yıl önce Yusuf Akçora'nın yazdığı 'Üç Tarz-ı Siyaset' başlıklı makalesine kadar götürebileceğimiz bir biçimde 'Türkçülük' şemsiyesi altındakilerle 'İslamcılık' şemsiyesi altındakiler arasında.
Tükenmeden alın bence...
Daha da merak eden veya bu bölünmenin ardındaki temel mantığımı sorgulamak isteyenlere birkaç ay önce çıkan kitabımı, 'Türkiye'de Siyaseti Okuma Kılavuzu: Seçimi Kazanan İdare Fırkasıdır Çocuk'u tavsiye ederim. Pek fazla hacimli olmayan bu kitapta, gerek Türkiye'nin temel siyasi bölünmesi ve gerekse buradan olası çıkış yolları üzerinde durmaya çalıştım. Kendim yazdım diye söylemiyorum, sahiden kolay ve hızlı okunan anlaşılır bir kitap.
Neyse, konumuza geri dönelim... Rakamlar hala kesinleşmediği için sayılara bakarak seçim analizi yapamıyoruz.
Yapamıyoruz ama bu bizi bazı genel rakamlardan genel bazı sonuçları konuşmaktan geri bırakmamalı.
Bence en genel rakam ve sonuç şu: Seçimde Cumhuriyet Halk Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisi'nin aldığı oyların toplamı ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin aldığı oylar birbirine çok ama çok yakın.
Bana göre günümüzde 'Türkçülük'ün temsil edildiği büyük partiler CHP ve MHP. 'İslamcılık' ise Ak Parti'de temsil ediliyor.
Burada uzun uzun 'Türkçülük' ve 'İslamcılık'tan kastın ne olduğunu anlatmayacağım, sahiden merak edenler kitabımı alsınlar ama dediğim şu: Bu oylara bakınca, yarımız Türkçü diğer yarımız İslamcı.
Tam da bu yüzden, Türkiye'de yapılan siyaset kimlik siyaseti ve temel olarak da kültürel değerlere dayalı olarak yapılıyor. Eğer kendi kimliksel ve kültürel kampımızdan bir an için kafamızı kaldırıp öteki tarafın ne yaptığına bakacak olursak, bizimle aynı şeyi yaptığını görürüz.
Türkiye'de kutuplaşmanın sert biçimde yaşanmasının başlıca sebebi, siyasetin kimlik siyaseti olarak yapılması. Kimlik siyasetini yaparken kendi kimliğimizi anlatmaktan çok aslında 'öteki' kimliği kötüleyerek bunu yapıyoruz. Yani her durumda bir 'öteki' yaratıyoruz, ötekisi olmadan kimlik siyaseti yapmak zor.
Bunu Ak Parti de yapıyor, CHP ve MHP de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder