Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı bir ilave web linkiyle birlikte burada da paylaşıyorum...
***
***
Günlerdir Hürriyet dahil bütün gazetelerde adına TEOG denen
yeni liseye geçiş sınav sisteminin sonuçları hakkında haberler okuyorsunuz.
Haberlerin odağında iki önemli konu var: 1. Evinden,
yaşadığı ilçeden çok uzaklarda (120 kilometreyi bulanlar var) bir okula kaydı
yapılanlar; 2. Tercih etmediği halde imam hatip lisesine yazılanlar.
Bu iki önemli konuya değineceğim ama gördüğüm o ki, bu iki
konuya harcadığımız tartışma enerjisinin bir benzerini genel olarak eğitim
sistemimize ve özel olarak da bu yeni sınav yönteminin avantaj ve
dezavantajlarına harcamaktan kaçınıyoruz.
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim: Eğer illa
Türkiye'nin dört bir yanındaki 1 milyondan fazla ortaokul mezununu merkezden
tek bir dokunuşla ve sözde bir 'eşitlikçilik'le liselere yerleştirmekte ısrar
ediyorsak, Türkiye yıllardır aradığı sınav sistemini TEOG ile bulmuş gibi
gözüküyor.
Çünkü TEOG'a sadece bazı öğrenciler değil, bütün orta son
sınıf öğrencileri katıldı ve sınav da okullarda, öğrencilerin eğitim gördüğü
temel ders kitaplarındaki konulardan yapıldı. TEOG bir anlamda öğrencilerin
zaten girdiği 'yazılı' sınavlardan iki tanesinin yerine geçti.
Bu yöntem öğrencilerin dershane ihtiyacını da azalttı; dershaneye
yine de gidilse bile bu kez test çözmek için değil, okul derslerine çalışmak
için gidildi.
Ancak, başta da söyledim: Eğitimle ilgili ölçme
değerlendirme, ders notu dahil bütün konularımızı merkezden tek bir bilgisayar
dokunuşuyla çözmenin 'doğru' olduğunu kabul ediyorsak TEOG başarılı bir sistem.
Burada aylar önce yaptığım bir çağrıyı yinelemek istiyorum:
Milli Eğitim Bakanlığı, vakit geçirmeksizin TEOG'a ilişkin ham verileri
bağımsız eğitim araştırmacılarının incelemesine açmalıdır.
Bu ham bilgilerden çok sayıda önemli sonuç çıkacaktır ama
beni bir tanesi özellikle ilgilendiriyor: Türkiye'nin en düşük performanslı
okulları.
Milli Eğitim Bakanlığı, 'Türkiye'nin en kötü 1000
ortaokulu'nu açıklamalı ve topluma, 'Bu okullar gelecek sene 1000 okulluk
listede yer almayacak' diye söz vermelidir.
Her yıl 1000 okulumuzu 'en kötü' listesinden
kurtarabilirsek, 5-6 yıl içinde en iyi okullar ile en kötü okullar arasındaki
akademik farkı ciddi biçimde azaltabiliriz.
Esas eşitlik, her işin Ankara'dan yapılmasıyla değil,
okullarımızın mezunları arasındaki akademik farkları yüzde 20'nin altına
düşürerek sağlanır.
'En iyi' ile 'en kötü' arasındaki farkın yüzde 20'den az
olması şu demek: En iyinin notu 100'ken en kötünün notu 80'den az olmamalı.
Kaç sınıfta 0 alanla 100 alan yan yana okuyor?
TEOG'un şimdiden Milli Eğitim Bakanlığı'na gösterdiği ama
sonuçlar kamuoyuyla paylaşılmadığı için bizim görmediğimiz çarpıcı
sonuçlarından biri şu: Acaba Türkiye'de kaç sınıfta, diyelim matematikten 0
veya 30'un altında not alan öğrencilerle 100 alan öğrenciler bir arada okuyor?
'Akademik eşitlik' dediğiniz şey sınıftan başlar. Bir
sınıfta 0 alanla 100 alan öğrenci yan yana okuyorsa, o sınıfın öğretmenine bu
durumu sormak gerekir.
100 alan öğrenciye öğretebilen, ona ulaşabilen öğretmen ne
olmuştur da 0 alan öğrenciye öğretememiş, ona bir türlü ulaşamamıştır?
Eğitimimizin esas sorunları böyle mikro sorunlardır ve
onları çözmeden 'makro' seviyede herhangi bir şeyi çözmüş olmayız.
Bakanlık bu çeşit mikro sonuçları da açıklamış olsaydı,
kamuoyunda çok daha verimli tartışmalar yaşayabilirdik. Hala daha geç değil.
Uzaklara ve imam hatiplere yerleşen öğrenciler meselesi
Bakanlık neredeyse hiçbir şeyi açıklamadı ama gazetelerde
yer alan eleştiriler üzerine evinden çok uzaktaki liselere ve tercih etmediği
halde imam hatiplere yerleştirilen öğrencilerin sayısını açıkladı.
Bakanlığın web sitesindeki açıklamaya göre, evinin bulunduğu
ilçede değil de başka bir ilçedeki liseye yerleştirilen çocukların sayısı 9 bin
802. Bakanlık bu çocukların da esas olarak tercih yapmayan çocuklar olduğunu
söylüyor. (Mesela Habertürk yazarı Fatih Altaylı'nın çocuğu bu gruptan. Altaylı
Kemerburgaz'da oturuyor ama yazdığına göre çocuğu 94 kilometre mesafede bir
okula düşmüş. Ama zaten Altaylı'nın çocuğu tercih yapmamış, çünkü halen okuduğu
özel okulda devam edecek.)
Bakanlığın verdiği bu rakamlar, meselenin sanki
gösterildiğinden küçükmüş gibi algılanmasına yönelik; çünkü toplamda 1
milyondan fazla öğrenciden söz ediyoruz. Ancak yine de, böyle bir şey özel
okula da gitmeyecek tek bir kişinin bile başına geldiyse, bu bir sorundur ve
çözülmelidir.
İmam hatiplere istemeden kayıt konusunda da bakanlığın
verdiği rakamlar ilginç. Bakanlığa göre 209 öğrenci, Çok Programlı Lise'ye
yerleştirilirken bu liselerdeki imam hatip programına yerleşmiş, gerçekte
tercih etmedikleri halde. Bir de, normalde başka okulları tercih ettiği halde
puanı yetmediği için o okullara yerleştirilemeyen ve imam hatiplere
yerleştirilen 45 çocuk daha var bakanlığın söylediğine göre.
Burada da aynı şeyi tekrar edeceğim: Bakanlık, günlerdir
konuşulan meselenin gerçekte 'küçük' bir mesele olduğunu söylemek istiyor ama
bir kişi bile istemediği okula yerleştirildiyse bu bir sorundur ve
düzeltilmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder