Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı çok sayıda ve faydalı (ama maalesef İngilizce) internet linkiyle birlikte burada da paylaşıyorum.
***
Haziran 2013'te Britanya'nın (bence) en iyi gazetesi The Guardian, dünyayı sarsan bir dizihaber yayınladı.
Haberlerin kaynağı EdwardSnowden adlı, 1983 doğumlu bir Amerikalıydı. Snowden, son olarak
Amerika'nın dünya çapındaki elektronik istihbaratını yapan Ulusal Güvenlik
Ajansı'nın (NSA) bir taşeronunda
çalışıyordu.
Snowden, çalıştığı yerden epey büyük miktarda belgeyi
kopyalayıp Hong Kong'a kaçmış, burada The Guardian'ın Amerika baskısı için
çalışan Glenn Greenwald ve onun
partneri belgeselci Laura Poitras
ile buluşmuş, hem elindeki belgeleri gazeteciye vermiş hem de kameraya da
çekilen bir mülakatla kendisini açığa çıkartıp bu sızdırmaları neden yaptığını
anlatmıştı.
Hem Amerikan iç kamuoyu hem de Batı dünyası Snowden'in
açıklamalarıyla sarsılmıştı. Bu açıklamalar arasında Amerika'nın Almanya
Başbakanı Angela Merkel'in
telefonunu dinlediği de vardı; Britanya istihbaratının bir uluslararası toplantı
için Londra'ya gelen Türk Maliye Bakanı Mehmet
Şimşek'in otel odasına ve otel telefonlarına mikrofon yerleştirdiği de...
Türkiye o sırada Gezi olaylarıyla sarsıldığı için Snowden ve
açıklamaları yeterince kamuoyuna yansımadı; ardından yaşanan gelişmeler de
yeterince iyi izlenmedi.
Snowden Moskova'ya kaçtı, 39 gün havaalanında yaşadıktan
sonra ona sığınma hakkı verildi. Halen Rusya'da.
Britanya polisi, The Guardian'ın merkez binasını bastı,
gazetenin elinde olan Snowden belgelerinin saklı durduğu bilgisayar disklerinin
silinmesini sağladı.
Bu arada Snowden belgelerini The Guardian adına
haberleştiren ve Snowden'in özel güvenine sahip olan Glenn Greenwald, eBay adlı internet sitesinin kurucusu Pierre Omidyar'ın sağladığı inanılmaz
büyüklükte bir sermayeyle kendi internet gazetecilik portalı olan 'The Intercept'i kurmaya koyuldu.
Snowden belgeleri artık sadece Greenwald'daydı ve o da
Amerikan veya Britanya mahkemelerinin erişemeyeceği bir yerdeydi. Ve belgeler
anlaşılan çok ama çok büyük bir yığındı; daha hepsini gözden geçirmeye ve
haberleştirmeye vakti olmamıştı Greenwald'un.
Ama şimdi, Snowden'in belgeleri kendisine teslim etmesinden
14 ay sonra biliyoruz ki artık Greenwald o vakti buldu ve belgeler içinden NSA
ve Britanya'nın elektronik istihbarat ajansı GCHQ'nun Türkiye ile ilgili operasyonları ilk haberlerden birioldu. (The Intercept, adını duyurabilmek için bu haberleri saygın Alman dergisi
Der Spiegel'e de verdi, iki yayın eş
zamanlı ve ortak yapıldı.)
Şimdi Türkiye günlerdir bu konuyu konuşuyor. Türk istihbarat
servisleriyle Amerikan NSA arasında bu denli derin ve büyük bir ilişki
olduğunu, bu konulara meraklı olduğum halde ben de ilk kez bu belgelerden
öğrendim. NSA'in Ankara'da 40 kişilik bir resmi ofisi olduğunu, bu örgütün
artık MİT bünyesine geçmiş olan bizim elektronik istihbarat örgütümüz olan
GES'e teknoloji, bilgi ve eğitim sattığını bu sayede öğrendik. Geçmişte MİT'in
maaşını Amerika'nın ödediği hatırlanacak olursa, hizmet satınalmaya geçmek bir
'ilerleme' sayılabilir!
Amerika'nın, Britanya'nın veya Almanya'nın Türkiye'de önemli
yerleri dinlemeye çalışması ve hatta dinlemesi kim için şaşırtıcı oldu, sürpriz
etkisi yarattı bilmiyorum. Ama böyle şeylerin ortaya çıkması dinleyen için de
dinleten için de sonuçta utanç vericidir; şu an o utanç yaşanıyor, o kadar.
Ancak, şu günlerde nedense kimsenin aklına bile gelmeyen
bizim bize özgü bir başka utancımız daha var.
Türkiye dahil ülkeler, 'dost' görünümlü de olsa yabancı
kulaklardan kurtulmak için kritik haberleşmelerini kendilerine özgü şifreli
sistemlerle yaparlar. Mesela, TÜBİTAK'ın üretimi olan kriptolu telefonlar tam
da Amerika, Britanya, Almanya ve başkaları o devlet büyüklerinin konuşmalarını
dinleyemesin diye üretilmiş ve dağıtılmıştı.
Biliyorsunuz devletimizin bütün önde gelenleri, kritik
makamlarda olan 65 kişiye verilen ve TÜBİTAK imalatı olan kriptolu telefonların
dinlendiğini ilan ettiler. Peki kriptolu telefonları kim dinledi? Amerika,
Britanya veya Almanya mı, yoksa 'içerden' birileri mi?
Kriptolu telefonlar içerden işbirliğiyle dinlendi
Daha önce TÜBİTAK üretimi kriptolu cep telefonlarının nasıl
dinlenmiş olabileceğiyle ilgili birkaç yazı yazmıştım; bence hala en geçerli
olasılık o yazılarda anlattığım 'telefonklonlama' yöntemiyle yapılan dinleme.
Bu telefonları kim dinledi bilmiyoruz ama benim yazdığım
yöntemle yapılan dinleme için mutlaka 'içeriden'
bir işbirliği şart. 'İçeriden' dediğim de TÜBİTAK'ta bu telefonların üzerinekonan yazılımları üreten yer aslında.
Ancak o zaman, diyelim MİT Müsteşarı Başbakanı aradığında
bir üçüncü telefon da kendini başbakanın telefonu gibi sisteme tanıtabilir ve
ikili arasındaki konuşma şifresi çözülmüş olarak bu üçüncü telefona da yansır.
Peki o işbirlikçi kim ve acaba kiminle işbirliği halindeydi?
Bence bu, kriptolu telefonların dinlenmesi meselesi
cumhuriyet tarihimizin en büyük güvenlik skandalı. Ama gözgöre göre unutuyoruz,
unutturuluyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder