![]() |
Kars'ta bir kız çocuğu... Fotoğraf: Sema Hosta/UNICEF |
***
Son birkaç günde gazetelerde çıkan haberleri ve köşe
yazılarını okuyunca çocuk haklarından pek fazla haberdar olmadığımız, hele
Türkiye'nin de imzacısı olduğu Birleşmiş
Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni pek işitmediğimiz sonucuna vardım.
Gelin, bugün bu sözleşmeden, Türkiye'nin üç maddesine
çekince koymadan edemediği BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nden konuşalım.
Aslında bu sözleşme BM'nin çocuk haklarıyla ilgili ilk ve
tek metni değil. Zaten BM bünyesinde UNICEF adlı bir örgüt de var; dünya
çocuklarının durumuyla ve eğitimiyle özel olarak ilgilenen.
BM Genel Kurulu, 20 Kasım 1959'da 'Çocuk Hakları Deklarasyonu' adıyla 10 maddelik bir deklarasyonyayımlıyor. Ve bu tarih 'Uluslararasıu
Çocuk Günü' olarak da tescil ediliyor, kutlanmaya başlanıyor.
Sonra, büyük ölçüde Amerika'nın öncülüğüyle çocuk hakları
konusunun uluslararası hukukun konusu olması ve bağlayıcı hale gelmesi amacıyla
bir 'Çocuk Hakları Sözleşmesi'
hazırlanıyor ve sözleşme 29 Kasım 1989'da, yani deklarasyonun 30. yıldönümünde
imzaya açılıyor. Ve bu sözleşme 2 Eylül 1990'da 20. ülkenin de onuimzalamasıyla yürürlüğe giriyor. Türkiye sözleşmeyi 1990'da ilk imzalayan
ülkelerden biri. Meclisimiz 1995'te sözleşmeyi onaylıyor ve sözleşme bizim
açımızdan da uluslararası bağlayıcılığı olan bir hukuk metni haline geliyor.
Bugün 194 ülke sözleşmeyi imzalayıp onaylamış durumda. İki
istisna var: 1. Somali; 2. Amerika.
Evet, Amerika. Çünkü bu ülke sözleşmeyi imzaladığı halde
hala Kongre'nin onayından geçirebilmiş değil. Son olarak Başkan Obama da, 'Bu utançtan kurtulmalıyız' dedi.
Sözleşmenin ABD'de onaylanmasının önündeki en büyük engelin ölüm cezası yasağı
olduğu biliniyor.
Neyse, biz sözleşmenin kendisine dönelim. Toplam 54 maddelik
sözleşmenin bütün özünü dört temel ilke oluşturuyor: 1. Yaşama hakkı; 2. Gelişimini tamamlama hakkı; 3. Zararlı etkilerden,
tacizden ve istismardan korunma; 4. Ailesiyle birlikte kültürel ve sosyal
hayata katılma hakkı.
Sözleşme, ülkelerin kendi yasaları farklı yaşlarda cezai
ehliyet sağlamadığı sürece, 18 yaşından küçük herkesi çocuk sayıyor.
Sözleşmenin ilk bölümünde çocuğun anne-babası veya yasal
vasisi ile yaşamasının öncelikli olduğu anlatılıyor, anne-babasının veya yasal
vasisinin siyasi görüşü, dili, dini, rengi, ırkı vs. yüzünden herhangi bir
ayrımcılığa tabi tutulamayacağı söyleniyor.
Madde 9, çocuğun ana-babası veya yasal vasisinden ancak ve
ancak mahkeme kararıyla ayrılabileceğini hükme bağlıyor.
Madde 12, çocuğun görüşlerini ifade hakkını, madde 13
düşüncelerini açıklama hakkını güvence altına alıyor.
Sözleşmenin 14. maddesini, bugün ülkemizde süren başörtüsü
tartışması sebebiyle tam metin olarak vermek istiyorum:
'1. Taraf Devletler,
çocuğun düşünce, vicdan ve din özgürlükleri hakkına saygı gösterirler.
2. Taraf Devletler,
ana–babanın ve gerekiyorsa yasal vasilerin; çocuğun yeteneklerinin gelişmesiyle
bağdaşır biçimde haklarının kullanılmasında çocuğa yol gösterme konusundaki hak
ve ödevlerine, saygı gösterirler.
3. Bir kimsenin
dinini ve inançlarını açıklama özgürlüğü kanunla öngörülmek ve gerekli olmak
kaydıyla yalnızca kamu güvenliği, düzeni, sağlık ya da ahlâki ya da
başkalarının temel hakları ve özgürlüklerini korumak gibi amaçlarla
sınırlandırılabilir.'
Maddeyi günümüzün tartışması bağlamında tercüme etmem
gerekmez aslında ama ben yine de söyleyeyim: Çocuğun; düşünce, vicdan ve din
özgürlüğü vardır, bu özgürlüğünü kullanmasında ana-baba ona yol gösterir...
Devam ediyorum anlatmaya... Madde 18, çocuğun eğitiminden ve gelişiminden ana-babanın birlikte sorumlu
olduğunu düzenliyor. Madde 28, çocuğun eğitim hakkını tanıyor ve
ilköğretimin ücretsiz olmasını emrediyor. Madde 32, çocukların sömürülmesini
engelliyor ve çalışma koşullarını düzenliyor. Madde 34 cinsel sömürüye, madde
35 kaçırılma, satılma ve fuhuşa zorlanmaya karşı önlemleri sıralıyor; madde 36
ise geri kalan her türlü istismar için genel bir koruma kalkanı sağlıyor
çocuklara.
Türkiye'nin üç çekincesi...
BM Çocuk Hakları Sözleşmesi 54 madde. Türkiye bu maddelerden
üçüne çekince koymuş.
Çekince koyduğumuz maddelerden biri 17. madde. Bunun
herhalde d bendini sakıncalı bulmuş
devletimiz: 'Kitle iletişim araçlarını
azınlık grubu veya bir yerli ahaliye mensup çocukların dil gereksinimlerine
özel önem göstermeleri konusunda teşvik ederler.'
Bir başka çekinceli madde 29. Bu maddede eğitimin amacı
anlatılıyor; bu maddenin c bendi
şöyle: 'Çocuğun ana–babasına, kültürel
kimliğine, dil ve değerlerine, çocuğun yaşadığı veya geldiği menşe ülkenin
ulusal değerlerine ve kendisininkinden farklı uygarlıklara saygısının
geliştirilmesi.'
Son çekinceli maddemiz 30. madde. Konu yine aynı: 'Soya, dine ya da dile dayalı azınlıkların
ya da yerli halkların varolduğu Devletlerde, böyle bir azınlığa mensup olan ya
da yerli halktan olan çocuk, ait olduğu azınlık topluluğunun diğer üyeleri ile
birlikte kendi kültüründen yararlanma, kendi dinine inanma ve uygulama ve kendi
dilini kullanma hakkından yoksun bırakılamaz.'
Hakları herkes bilsin...
Sözleşmenin 42. maddesi belki de bu yazının yazılma sebebi.
Madde şöyle:
'Taraf Devletler,
Sözleşme ilke ve hükümlerinin uygun ve etkili araçlarla yetişkinler kadar
çocuklar tarafından da yaygın biçimde öğrenilmesini sağlamayı taahhüt ederler.'
Evet, bütün yetişkinlerin de bu sözleşmeyi bilmesinde fayda
var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder