Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı yazıda yararlandığım kaynakların web linkleriyle birlikte burada da sunuyorum.
***
***
Avrupa Uzay Ajansı ESA'nın aracı Rosetta, biliyorsunuz üç
ayı aşkın süredir 67P adlı kuyruklu yıldızın etrafında.
Geçen hafta Rosetta'dan ayrılan Philae adlı minik araç
kuyruklu yıldızın üzerine indi.
Philae, 90x90x90 ebadında, yani evdeki çamaşır makinesine
çok benziyor. Ağırlığı ise 100 kilodan biraz fazla.
Kuyruklu yıldızın ana kütlesinde yerçekimi kabaca
dünyadakinin yüzde biri kadar. Yani 100 kiloluk Philae orada 1 kilo ağırlığında
gibi. (Hepimiz kuyruklu yıldıza gitsek, en büyük derdimiz kilo vermek değil
almak olurdu...)
O yüzden Philae'yi yere bağlayıp sabitlemek kolay değil. Şu
ana kadar üç kez olduğu yerden sıçradı ve son olarak ESA bilimcilerinin hiç de
hesaplamadığı bir yerde Philae. Üstelik güneş panellerinin bir bölümü hasar
gördü, sağlam olan paneller ise içine düştüğü çukur yüzünden yeterli güneş
almıyor. Tam da bu sebeple Philae'nin ana pili 60 saat çalıştıktan sonra
tükendi ve araç şu anda 'derin uyku'da. Umuluyor ki yaza kadar yeterli güneşi
alacak ve pillerini yeniden dolduracak, sonra da dünyaya haber göndermeye devam
edecek.
Ancak Philae'nin çalıştığı ilk 60 saatinin verimsiz geçtiği
de söylenemez.
Araçtan gelen ilk bilgi çok heyecan verici: Kuyrukluyıldızın etrafında karbon bazlı organik moleküller saptadı Philae.
Henüz ESA'nın bilgisayarları gelen veriyi analiz ediyor, o
yüzden Philae'nin saptadığı ('kokladığı' demek belki daha doğru) organik
molekülün ne molekülü olduğunu bilmiyoruz. Belki metan gibi karbon bazlı bir
gaz, belki de daha karmaşık amino asitlerin temel maddeleri.
Neyse ne, önemli olan atomlardan değil farklı atomlardan bir
araya gelmiş moleküllerden söz ettiğimiz ve bu moleküllerin de karbon bazlı
olması.
Bildiğimiz hayat, kendimizinki dahil, karbon bazlı bir
hayat. Ve onun temel yapıtaşlarının kuyruklu yıldızlar aracılığıyla dünyaya
gelmiş olması ciddi bir olasılık.
Philae uyanık kaldığı ve çalıştığı 60 saatte ilginç bir
başka şey daha buldu. Kuyruklu yıldızın evet üstü ciddi bir toztoprakla kaplı
ama bu yüzeyin altında çok sert bir su buzu kitlesi buldu araç. O su buzunun
incelenmesi, belki onun içinde hapis kalmış başka organik moleküllerin
bulunması anlamına gelecek.
Evet Philae, dünya senden haber bekliyor. Doldur pillerini
ve bize haber ver lutfen.
Eşcinsellik: Genetik mi, seçilmiş hayat tarzı mı?
Dünyanın bazı ülkelerinde eşcinsel olmak ciddi bir 'suç.'
İnsanlar bu yüzden hapse atılıyor.
Ama neredeyse dünyanın her ülkesinde eşcinsel olmak,
ayrımcılığa tabi tutulmak için yeterli.
17 Kasımda Psychological Medicine adlı bilimsel dergideçıkan bir büyük araştırmayı tanıtan The New Scientist'in haberine göre, erkek
eşcinselliğinin genetik kökenleri olduğuna dair önemli bulgular elde edildi.
409 erkek eşcinsel kardeş (ki bunlardan bazıları ikiz
kardeşler) üzerinde yapılan genetik incelemede eşcinsellerin eşcinsel olarak
doğduğuna ve bunun da biri X kromozomu
üzerinde, diğeri 8 ile numaralandırılan kromozom üzerinde yer alan farklılıktan
kaynaklandığına dair sonuçlar elde edildi.
Konunun daha fazla araştırılması, eşcinsel erkeklerden
alınan gen örneklerinin eşcinsel olmayanlarla karşılaştırılması vs gerekiyor
elbette ancak eşcinselliğin genetik kökenlerine ilişkin tezler uzun yıllardırgiderek güçleniyor.
Burada önemli olan, eşcinselliğin solaklık veya mavi
gözlülük gibi doğuştan gelen bir insan özelliği olması. Bunun kanıtlanması
halinde, eşcinselliği insanların 'şık' durduğu için seçtiği bir şey olarak
yorumlayan, hatta bunu 'düzeltilmesi gereken bir hastalık' olarak gören anlayış
çökecek.
Derinizin veya gözünüzün rengini nasıl değiştiremezseniz
genlerinizden kaynaklanan cinsel yöneliminizi de değiştiremezsiniz.
ABD'de hastane mikrobundan ölüm patlaması
Latince adı sevimli gibi duruyor: Clostridium difficile
colitis.
Ama buna kanmayın, en tehlikeli bakterilerden birinin adı
bu. Zaman zaman 'hastane mikrobu' adıyla da biliniyor.
Türkiye'de durum nedir bilmiyorum, keşke bilmemizin bir yolu
olsa ama Amerika'da kısa adıyla 'C. Diff' olarak bilinen bu bakterinin sebep
olduğu ölümlerin sayısında 2001 yılına göre iki kata varan bir artış var.
Bakteri, bulaşıcı bir ishal, mide bulantısı ve şiddetli
karın ağrılarına yol açıyor.
Düşünün, ilgisiz bir konuda, mesela ayağınız kırıldığı için
hastaneye yatmışsınız ve sonra hastanede bu mikrobu kapıp ishal olup
ölüyorsunuz.
'American Journal of Infection Control' adlı derginin ekim
sayısında çıkan araştırmaya göre 2001'de hastanelerden taburcu edilen 1000
yetişkinden 4.5'i 'C. Diff'e yakalanırken 2010'da bu rakam 8.2'ye çıkmış. C.
Diff, Amerika'da yılda 14 bin ölümün sorumlusu.
Peki bu artışın nedeni ne? Bir numaralu sorumlu aşırı
antibiyotik kullanımı. Bakteriler artık antibiyotiklere karşı çok daha
dayanıklı. Hele hastanelerde yaşayan bakteriler herhalde en güçlüleri.
Antibiyotiklerin artık işe yaramayacak olması, modern tıbbı
tehdit eden en önemli konu bugün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder