26 Aralık 2014 Cuma

Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğruyu eksik söylüyor

Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı bir ilave web linkiyle burada da sunuyorum.
***

Son birkaç aydır durup durup sosyal medyada, özellikle de Facebook'ta yeniden paylaşılma rekorları kıran bir blog yazısı var.
Bir beyaz Türk vatandaşımız ülkeyi terk etmiş, kendisinin ve ailesinin geleceğini yurt dışında aramaya karar vermiş, bunu yaparken de birnevi manifesto yazmış.
Bu metni 'Bir beyaz Türkün hezeyanları' diye okuyabilirsiniz; bence de iç tutarlıktan yoksun, siyasi paranoyaya bol bol yer vermiş bir metin bu. Ama bu metne yansıyan duygunun bir hayli yaygın olduğunu görmemeye imkan da yok.
Bu vatandaş geleceğini yurt dışında arayacak, bu uğurda ailesini, çocuklarını bir bilinmeyene doğru yola çıkaracak ve göçmen olmanın bütün zorluklarını peşinen kabul edecek kadar ülkesinden ümidi kesmiş ama öte yandan yurt dışında (tam olarak İngiltere'de) yaşayıp bir orta sınıf hayatı sürmesine imkan verecek kadar da donanımlı biri.
Yani, 'Gitsek bu ülkeden' diyenler ve demekle kalmayıp kalkıp gidenler bir azınlığa mensup olsalar da, aslen bu ülkenin en donanımlı insanları. Ülke yükselecekse onlarla yükselecek; onların yokluğu ise geride kalanlara bir çeşit ceza.
O yüzden dünyada hiçbir ülke, 'Benim mühendislerim, yüksek lisanslılarım, üniversite mezunlarım, sermaye sahiplerim giderlerse gitsinler' demez, onları ülkede tutmak için elinden geleni yapar.
Geçen hafta adını vermeyeceğim bir önemli kişiyle sohbet ediyordum. Konu geldi üniversitelere, yurt dışında yetişmiş Türkiyeli bilimcilerin burada katkı sunmasına. Kendisi de bu iktidara hiç de uzak olmayan sohbet ettiğim kişi, bir üniversitemizle de yakında ilgili ve 'Çok kişiyle görüştük, hepsi de gelmeye hazırdı ama 1.5-2 yıl önce birden fikir değiştirdiler' dedi; ülkede değişen iklimi, demokrasiden ve özgürlüklerden uzaklaşma izlenimini referans vererek.
Evet iklim... Özgürlük iklimi, 'Geleceğimi burada özgürce arayabilirim' iklimi...
İki gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynı iklimden söz etti. Hem de bilimin gelişmesi, yurt dışında yetişmiş Türkiyeli beyinlerin ülkeye dönüp katkı sunması konusunda konuştu.
Bakın ne dedi Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Bizim geçmişle övünmek yerine bugün ‘neden olmuyor, bugün neden dünya bilimine yön veren bilim insanları yetişmiyor’ sorusunu kendimize her fırsatta sormamız gerekiyor. Eksik olan en başta iklimdir, atmosferdir, yani gerekli şartlardır. Bugün eğer Türkiye dâhil dünyadaki birçok ülkenin beyinleri kendi ülkelerini bırakıp Batı’daki bilim merkezlerine akın ediyor, oralarda da aradıklarını buluyorlarsa bu işte buradaki iklimin kaybolmasındandır. Bilim insanı özgür değilse, bilim insanı kendisini emniyette hissetmiyorsa, bilim insanı bilimden ziyade maişetini dert ediniyorsa, ilim sahibi olmanın yüksek payesini hissedemiyorsa, tarihte hep olduğu gibi kalkar daha uygun şartlara göç eder. Bizim işte bu iklimi yeniden oluşturmamız, yeniden inşa etmemiz gerekiyor. Bilimi, devletin ve siyasetin müdahalesinden, yargının müdahalesinden olduğu kadar, mahalle baskısından da kurtarıp, daha da özgür bir zemine kavuşturmak zorundayız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Bilim insanı özgür değilse, kendini güvende hissetmiyorsa...' derken doğru teşhiste bulunuyor.
Ama bir şey eksik: Neden kendini özgür hissetmiyor, neden kendini güvende hissetmiyor? Neden Türkiye'ye dönmemeyi veya buradaysa gitmeyi düşünüyor?
Ucu kendimize de dokunsa samimi cevaplar vermeliyiz bu sorulara...


Bir arpa boyu yol gitmedik mi?



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aynı TÜBİTAK ödül töreni konuşmasında günümüz Türkçesinin 'bilim dili' olmadığını, 'Bu dilde bırakın bilim yapmayı felsefe bile yapılamayacağını' söyledi.
Bu sözler çok da haksız değil ama yeni de değil.
'Bilim dili olmamak' sadece Türkçe için değil, son 60-70 yıldır İngilizce dışındaki bütün diller için geçerli. Bunun için bilimsel araştırmaların makalelerinin yayınlandığı hakemli saygın bilim dergilerinin hangi dilde olduğuna bakmak yeterli zaten.
Ama Türkçe açısından bu tartışma yeni değil. Biz bunu 70'li yıllarda yaptık ve bitirdik.
Tabii Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu sözlerini, 'Hedefi dil devrimi' diye niteleyerek eleştirmek de yeni bir tutum değil. Bu eleştiri de (yoksa şikayet mi demeliyim) 70'li yıllarda, hatta 80'lerin başında çokça dile getirildi.
Entellektüel ortamı, tartışma konuları, hatta tartışma cümleleri 40 yıldır değişmeyen bir ülkeyiz işte.

Buradaki derinliği, sığlığı varın siz takdir edin...

1 yorum:

  1. Yildiz ile Hilalin arasinda bir ulkeyiz hilalden rahatsiz olanlar Yildiza yakin diye bize gelecek bizim hilalden rahatsiz olan sermaye beyin ve is gucumuz yelkenlerini Acip Yildiza yolculuklar yapacak onlar hava ya baktiklarinda haberleri dinlediklerinde Yildizi gorurlerse donmeyi dusunurler mesele onlari dondurmek Yerine onlarla dostlugu munasebetleri gelistirmek olmali turkiye melez demokrasisini gelistirdikce Yildiza yaklasik hilalden uzaklastikca Çözümler gelecektir

    Mujdat guler
    Guler1@aol.com

    YanıtlaSil