Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı bazı ilave web linkleri, ilgilenenler için yazının içinde geçen bir konuşmanın videosu (konuşma İngilizce) ve başka bazı materyalle birlikte burada da sunuyorum.
***
Vargücümüzle çocuklarımızı nasıl daha iyi eğiteceğimizi,
nasıl daha fazla çocuğumuzu bilime yönelteceğimizi konuşmak yerine Osmanlıca
dersini, din dersini, içki servisi dersini konuşaduralım, dünya başka konularla
ilgilenmeye devam ediyor.
Bu haftanın bana göre en önemli, beni en çok heyecanlandıran
haberi 4 gün önce ünlü akademik bilim dergisi Nature Biotechnology'de yayınlanan bir araştırma makalesinin içindeydi.
Haberi anlatmazdan önce kısacık izahat vermem lazım:
Kanserden ölüyoruz; çünkü kanserli hücreler bir biçimde
vücudun savunma mekanizmasından kaçınmayı başarıyorlar. Benzer şekilde grip
dahil pek çok virütik hastalıktan ölüyoruz; çünkü bu virüsler de bir yolunu
bulup vücudun savunma sisteminden kaçınıyorlar.
Uzun yıllardır tıp, vücudun kendi savunma sistemini atlatan
bu çeşit hastalıklara çare arıyor. Çare arama biçimlerinden biri de kuşkusuz o
virüs veya kanserli hücreye vücudun kendi savunma sisteminin yeniden
saldırmasını sağlamak için yollar bulmaya çalışmak.
'Immunoterapi' adı
verilen bu yöntemde bazı ilerlemeler var ama bunlar daha çok ameliyat
gerektiren ve başarısı da henüz kesinleşmemiş yöntemler.
Fakat bu hafta içinde Nature
Biotechnology dergisinde çıkan, Harvard Üniversitesinden bilimcilerin
yaptığı bir araştırmanın sonuçlarını duyuran makale yepyeni bir ciddi gelecek
vaadeden bir kapının insanlığa aralandığını duyuruyordu.
Harvard Üniversitesi'nin Uygulamalı Bilimler ve Mühendislik
Okulu (SEAS) ile yine aynı üniversite bünyesindeki 'Wyss Institute for Biologically Inspired Engineering'den (Wyss
Biyolojiden Esinlenen Mühendislik Enstitüsü) bilimciler, öyle bir nano materyal
yarattılar ki, o kapıyı araladılar.
Yaratılan materyalin adı 'mesoporous silica rods' veya 'MSRs'.
Adından da anlaşılacağı gibi silikon bazlı bir materyal. Bu materyal basit bir
iğne yardımıyla vücuda enjekte ediliyor ve kan dolaşımında inşaat iskelesine
benzer üç boyutlu minik yapılar oluşturuyor. Bu yapıların aralarındaki
boşluklar hepimizin vücudunda olan ve aslında vücudun kendi savunma sistemi
için bir nevi gözcülük görevi yapan 'dendritic'
hücreleri kendisine çekiyor. Dendritic hücreler bu üç boyutlu materyalin içini
doldurduğunda da hemen vücudun lenf sistemine yöneliyor. Böylece vücudun
savunma sistemi dışsal bir etkiyle uyarılmış oluyor; savunma hücreleri kanserli
hücrelere veya HIV benzeri virüslere saldırmaya başlıyor.
Daha da ilginci, yine bu MSRs yapılarındaki boşluklara
istenirse ilaç veya spesifik proteinler de yerleştirilebiliyor. Bu sayede MSRs
vücudun herhangi bir yerine değil, doğrudan tamir etmesi gereken veya savunma
sistemine işaret etmesi gereken yere gönderilebiliyor.
Bilim dünyasının dört bir yanında epey bir süreden beri
kişinin çektiği spesifik kanserle mücadele için sadece o kanserli hücrelere
gidecek malzemeyi (mesela o hücreyi öldürecek özel tasarlanmış zehirler, mesela
o hücreyi aç bırakıp ölüme mahkum etmeyi hedefleyen özel biyolojik materyaller
veya o hücreyi işaretleyip vücudun savunma sistemi tarafından öldürülmesini
sağlayacak işaretçiler) tasarlama arayışları var. Bazıları doğrudan hücre zarı
gibi yapılar tasarlıyor, ilacı bunun içine koyup hedefe yollamaya çalışıyor,
başkaları başka nano materyaller üzerinde çalışıyor.
Ama olası çözümlerden biri Harvard Üniversitesi'nin tıp
fakültesinden değil de mühendislik fakültesinden geldi.
İnsanlığın 60 yıl önce kurduğu bir hayal, gerçek olma
yolunda anlayacağınız.
Büyük fizikçi Feynmann'ın hayali
Nobel Ödüllü büyük fizikçi Richard Feynmann, 29 Aralık 1959'da Amerikan Fizik Derneği'nin
yıllık toplantısında bir konuşma yaptı.
Konuşması güncel fizikle veya güncel fiziğin problemleriyle
değil de Feynmann'ın hayalleriyle ilgiliydi. Tabii hayal kuran Feynmann olunca,
bu hayallerini gayet ikna edici bir bilimsel tabanda da anlatabildi.
Richard Feynmann |
O konuşma bugün 'nano
teknoloji' dediğimiz alanın kuruluş konuşması sayılır. Çünkü Feynmann,
bilgisayarları nasıl daha küçültebiliriz diye başladığı akıl yürütmesini tek
tek atomları, hatta elektronları manipüle edip onlara bizim istediğimizi yaptırmakla
devam edip en sonda da, 'Minicik şeyleri
doktorlar vücudumuza enjekte etse ve o minik şeyler de gidip bizim
hastalıklarımızı tedavi etse, organlarımızı onarsa' diye bitirmişti.
Feynmann'ın o konuşması sayesinde bugün bu yılın Nobel
ödülünü alan atomik mikroskopumuz ve 'scanning tunnel microscobe'umuz var,
hücreleri, molekülleri, hatta atomları gözleyebiliyoruz. Yine o konuşmanın
verdiği ilhamla kuantum bilgisayar hayata geçiyor. Son olarak IBM aynı
konuşmanın bir başka ilhamıyla tek tek elektronları birer bilgisayar harddiski
haline getiren 'Milipede' sistemini hayata geçirdi.
Hayal kurmayı destekleyen, hayal kuranların hayallerini
gerçekleştiren ülkeler var dünyada.
Fantastik Yolculuk'tan İçimde Biri Var'a...
Raquel Welch, Fantastik Yolculuk'ta |
1966 yapımı 'FantastikYolculuk'u çocukluğumun TRT'sinde seyretmiştim. Stephen Boyd ve Racquel
Welch'in başrollerinde oynadığı filmde, çok önemli bir bilimciyi kurtarmak
için bir alet yardımıyla çok küçültülen ve onun vücuduna gönderilen (içi de
doktor dolu) bir denizaltının insanın vücudunun içindeki maceraları
anlatılıyordu filmde.
Sonra 1987'de Dennis
Quaid, Martin Short ve Meg Ryan'ın
başrollerinde oynadığı 'İçimde Biri Var'(Innerspace) çekildi. Bunda da aynı şekilde filmin ana mekanı bir insanın
vücudunun içiydi.
Hayal kurmanın kimseye bir zararı yok, hatta çok eğlenceli
bir şey, görüyorsunuz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder