Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum.
*
*
Bulunan 343 ses kaydı şimdi nerede?
Ben de bütün Türkiye'yle birlikte ilk olarak zamanın
başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
ağzından duydum, kriptolu telefonların dinlendiğini.
Aklıma üç soru geldi: 1. Bu telefonların nasıl olup da
dinlendi; 2. Kim dinledi; 3. Başbakan telefonların dinlendiğini nasıl anladı?
Telefonların nasıl dinlenmiş olabileceğine ilişkin
spekülasyonlarımı daha önce bu köşede yazdım birkaç kez; sonra bu telefonların
dinlenmesiyle ilgili bilirkişi raporları belli oldu, onları da anlattım. Hatta 'içeriden' bir kaynağın aktardığı özel
bilgileri paylaştığım bir yazı da yazdım.
Kimin dinlediği sorusuna benim cevap verebilmeme imkan yok;
konu savcılığın görev alanına giriyor. Başbakan ve çevresi telefonları 'paralel yapı'nın, yani Fethullah Gülen'in çevresinde
örgütlenen cemaatin dinlediğinden emin. Şimdi savcının konuyla ilgili
iddianamesi ortaya çıktı; savcı da bu kanaatte. Savcının bu kanaate nasıl
ulaştığını bu yazı dizisi içerisinde yazmaya çalışacağım.
Kaldı geriye üçüncü soru; yani başbakan ve diğer ilgililer
kriptolu telefonların dinlendiğini nasıl anlamıştı, neyden şüphelenmişti. Bu
soruyu fırsat buldukça cevabı bilebileceğini düşündüğüm kişilere sordum,
aldığım yanıtlar kafa karıştırıcı.
Bir sefer bana, kriptolu telefonda görüşülen bir konunun
cemaatin bir yayın organında bir köşe yazısında yazıldığı söylendi; bir başka
sefer, yine kriptolu telefonda geçen bir konuşmadaki bir kritik bilginin
Fethullah Gülen'in bir videolu sohbetinde ima edildiği aktarıldı.
Bunların hepsi havada şeyler, kriptolu telefonların
dinlenmesiyle ilgili iddianame de maalesef bu konuda bir bilgi içermiyor; yani
başbakan ve diğer ilgililerin kriptolu telefonlardan neden şüphelendiği konusu
bir sır olmaya devam ediyor.
Ama yanlış anlamayın; bu son söylediğim telefonların
dinlenmediği anlamına gelmiyor. Maalesef bu telefonlar dinlenmiş; bu durum da
bilirkişi raporlarıyla ortaya konmuş.
Önce bir ilkeyi belirtmekte fayda var:
Bu kriptolu telefonları kullananlar, her türlü adli
soruşturmaya karşı ya anayasa ya da özel yasalar tarafından korunan,
soruşturulmaları çok özel izin prosedürleri gerektiren insanlar.
Dolayısıyla bu insanların (kriptolu veya değil)
telefonlarını 'hedef' olarak
dinleyebilmek mümkün olmaması gereken bir şey.
Bilirkişi o yüzden incelemesine Türkiye'de bütün
telefonların dinlenmesi için gereken alt yapıya sahip olan Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı'ndan (TİB) başlamış. Bütün detaylarını yazmaya burada yerim
yetmez ama sonuçta aralarında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
kullandığı telefonların da olduğu 31
adet telefonun 343 tane ses kaydı bulundu. Üstelik bu sadece bir operatör
üzerindeki kayıtlar ve aslında örnek niteliğinde. Yani dinlenen ve kaydı
yapılan telefon sayısı daha fazla da olabilir.
Bilirkişinin TİB'de yaptığı bir başka önemli tespit,
dinlendiği ve ses kaydı yapıldığı kanıtlanan 31 telefonun bir başka kişiyle
yapılan telefon konuşması sırasında şans eseri 'dinlemeye takılan' değil, aksine doğrudan 'hedef' olarak dinlenen telefonlar olması.
'Hedef' yani
kasıtlı olarak dinlenen telefonlar bunlar!
TİB normalde nasıl dinliyor?
Mahkemenin bir telefon hakkında dinleme kararı vermesiyle
birlikte, ilgili birim (polis veya jandarma) bu kararı hemen TİB'in 'KUBİK' adlı bilgisayar sistemine
bildiriyor.
TİB'in kendi hukuk dairesi, KUBİK'e gelen bu talebin
geçerliğini, kanuniliğini inceliyor ve eğer talep geçerliyse hemen onu
onaylıyor. Hukuk biriminin onayıyla birlikte talep HİTAP adlı bir başka sisteme
gidiyor.
Gerçekte dinlemeyi yapan bilgisayar programı HİTAP. Bu
program, dinlenmesi istenen telefon hangi operatöre bağlı çalışıyorsa o
operatörün bilgisayarlarına bağlanıyor ve bu telefonu o bilgisayar üzerinde dinlemeye
alıyor.
Tamamen elektronik ortamda yapılan bu dinlemeler, ses kaydı
oluştukça TİB'in bilgisayarlarındaki KDM (Kanuni Dinleme Merkezi) veri tabanına
kopyalanıyor ve buradan da dinleme talebi yapan birimlerce internet üzerinden
çekilip alınıyor.
Bu işleyişteki tek farklılık, farklı yasalarla düzenlenen
istihbari dinlemeler konusu. Bu dinlemeler hiçbir zaman KDM veri tabanına
girmiyor, dinlemeler HİTAP tarafından doğrudan operatörün bilgisayarından
dinlemeyi talep eden kurumun (polis, jandarma veya MİT) bilgisayarına
aktarılıyor.
Yani yapılan bütün dinlemelerin bütün izleri operatör
şirketlerin bilgisayarlarında da duruyor.
Yarın: Peki nasıl dinlediler?
TİB'in bütün onay süreçlerine ve kontrollarına rağmen acaba
kriptolu telefonlar nasıl dinlendi, daha önemlisi şifreler nasıl çözüldü? Yarın
devam edelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder