Bugün Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum.
*
*
'Fetullahçı Terör Örgütü'nün 'terör'ü sürpriz bir yerden kaynaklanıyor
Bütün Cumhuriyet tarihinin en vahim güvenlik ihlalleri
sıralansa herhalde ilk sıralara devleti yönetenlerin gizli haberleşmesi için
üretilen şifreli telefonların dinlenmiş olması olayını yazmak gerekir.
Türkiye'de casusluk yapmak isteyen özellikle yabancı
ülkelerin bilgi edinmesini sınırlama/engelleme amacıyla üretilen ve devlet
yöneticilerine tahsis edilen bu telefonların Türkiye içinden aylarca dinlenmiş
olmasıyla ilgili soruşturmayı başından beri yakından izlemeye ve bilgiyle
yazmaya çalışıyorum. Son olarak bu soruşturmanın artık bir iddianamesi de oldu
ve 28 kişi hakkında çok ağır suçlamalarla dava açıldı.
Bugünden itibaren bu dava iddianamesini yazacağım.
İddianamenin daha başında şöyle bir bölüm başlığı var: 'A-FETULLAHÇI TERÖR ÖRGÜTÜ/PARALEL DEVLET
YAPILANMASI (FETÖ/PDY) HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME.'
Savcı, belli ki kriptolu telefonları dinlemek ve
dinlenmesine yardımcı olmakla suçladığı 28 kişinin bu 'örgüt'e mensup olduğunu düşünüyor, onlar hakkında sadece casusluk
vs ağır suçlardan ötürü ceza istemiyor, sanıkların bir de 'terör örgütüne üyelik'ten yargılanmalarını istiyor.
Savcının 28 sanıkla bu 'örgüt'
arasında maddi ilişki kurup kuramadığı konusuna daha sonra geleceğim; şimdilik
bu 'örgüt'ün üzerinde duralım, çünkü
iddianamenin başlangıcı tam olarak bu.
Savcı, savlarını geliştirmeye Terörle Mücadele Kanunu'ndaki 'terör' ve 'terör örgütü üyeliği' tanımlarını hatırlatarak başlıyor. Ardından
da, bir örgütün terör örgütü sayılabilmesi için illa cebir ve şiddet kullanması
gerekmediğini öne sürüyor. Bu sürpriz savına destek için de bir Yargıtay
kararından alıntı yapıyor.
Can alıcı cümle şu: “Amaç
suça ilişkin maddede aranan cebir/şiddet, her durumda ve her aşamada dar
anlamıyla maddi cebir, fiziki kuvvet kullanımı olarak anlaşılmamalıdır. Suç,
elverişli olmak kaydıyla manevi nitelikteki bir cebirle de işlenebilecektir.
Buradaki cebrin, suçun konusu, suçla korunan hukuki yarar da dikkate
alındığında; hukuka aykırı iradede mevcut, cebirle ulaşılacak hukuka aykırı
amaçlara cebir içeren zorlayıcı iradeyle yönelmiş ve gerektiğinde fiziki cebir
kullanacağı, fiziki cebirle sürdürüleceği duraksamaya yer vermeyecek biçimde ortaya
çıkmış hareketler olarak anlaşılması zorunludur. Dolayısıyla maddedeki cebir
geniş anlamıyla kabul edilmelidir. (....)Önemli olan, hukuka aykırı bir
biçimde, cebri nitelikteki amaç suça yönelen yasadışı oluşumun, bu suçu işlemek
bakımından gerekli elverişliliğe sahip olup olmamasıdır.”
Peki bu alıntı Yargıtay'ın hangi dairesinin hangi konudaki
kararından acaba?
Şimdi sürprize hazır olun: Bu karar, Yargıtay 9. Ceza
Dairesinin Balyoz davasıyla ilgili onama kararından.
Hatırlayalım, Yargıtay'ın 9. Ceza Dairesi 'paralel yapının dairesi' olarak
görüldü, neredeyse baştan sona değişti. O değişime sebep olan kararlardan biri,
işte bu alıntısı yapılan Balyoz kararıydı; suçu geniş yorumlayan karar yani.
Balyoz davası, 'paralel
yapının orduya kurduğu bir kumpas' olarak nitelendi ve son olarak bu
niteleme bir mahkeme kararıyla da tescil edildi.
Şimdi o 'kumpas'ın
ortağı olduğu söylenen Yargıtay 9. Ceza Dairesinin tam da 'kumpas' diye nitelenen kararı, 'paralel yapı' aleyhine bir iddianamenin temel dayanaklarından biri
haline gelmiş durumda.
İnsan ne diyeceğini bilemiyor doğrusu.
'FETÖ' suçlamasının bir dayanağı daha var
Savcının 'Fetullahçı
Terör Örgütü' nitelemesi, henüz bir iddia. Mahkemelerin ve sonunda da
Yargıtay'ın bu yöndeki kararlar verip bu kararların kesinleşmesinden sonra
ancak böyle bir 'terör örgütü'nden
söz edebiliriz.
Savcının bu nitelemeyi yaparken kullandığı bir dayanak, az
önce yazdım, bir zamanlar 'paralel
yargının kalesi' olarak görülen Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin bir
kararındaki cümleler.
Savcının bir dayanağı daha var, o da Emniyet Genel Müdürlüğü
Terörle Mücadele Dairesi tarafından yazılmış bir rapor. Bu raporun da çok yakın
zamanda yazıldığını hatırlatmam gerek.
Ve son olarak, bizzat Fethullah Gülen hakkında iki mahkeme
tarafından verilmiş olan ve içinde 'Terör
örgütü kurma ve yönetme' suçlamalarının da geçtiği meşhur yakalama
kararları savcı tarafından 'FETÖ'ye
dayanak olarak hatırlatılıyor.
Cuma devam edelim
İddianamenin giriş bölümünden söz edeyim derken esas suçlama
olarak kriptolu telefonların dinlenmesi mevzusuna giremedim bile. Cuma günü bu
köşede devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder