20 Aralık 2016 Salı

Pars Tuğlacı: Hatırlanmazsanız ölürsünüz

Sekiz gün oldu Pars Tuğlacı veya kimliğinde yazan ismiyle Parseg Tuğlacıyan öleli. Birisi de hatırlar, birisi de yazar diye bekledim. Nafile.
Ahmet Hamdi Tampınar'ın muhteşem sözüyle, 'sükut suikasti'nin kurbanı oldu Parseg Bey. 
Yaşarken de sürekli sükut suikastına kurbandı, bu durum öldükten sonra da değişmedi.
Çocuktum. Babam bir gün elinde kolilerle geldi. İçinden 'Okyanus Ansiklopedik Sözlük' çıktı kolilerin. Kırmızıydı cilt kılıfları.
O sıralar pek revaçta olan Meydan Larus'u değil de Okyanus'u almıştı babam; evdeki eski Britannica setine ilave, Türkçe kaynak olarak.
Birkaç saat sonra bu tercihin sebebi anlaşıldı, evden içeri Yaşar Kemal ile yanında biri daha girdi. Yaşar Abinin eve gelip gitmesine, bazen annem ve babamla sabahlara kadar oturup sohbet etmesine, rakı içmesine alışığım da, bu adam kim? Üstelik pek de konuşkan.
Meğer o adam Parseg Beymiş; babamın getirdiği ciltlerce ansiklopedinin yazarı. Şaka değil, ilk 6 cilt olarak geldi evimize OkyanusAnsiklopedik Sözlük; sonra iki cilt daha ilave oldu yıllar içinde.
Aklım almamıştı, bir adam tek başına nasıl o kadar şeyi yazar, nasıl o kadar şeyi bilir.

Zamanla Parseg Beyi biraz tanıyınca bunun mümkün olabildiğini gördüm. 
Parseg Bey, yanlış yüzyılda ve daha önemlisi yanlış ülkede yaşayan bir muhteşem hazineydi, bir büyük bilgi ve dil işçisiydi.
Sadece Okyanus değil, geride onlarca sözlük ve büyük eser bıraktı Parseg Bey. Bugünlerde karşımıza 'Araştırmacı-Yazar' etiketiyle çıkan onlarca kişinin toplamından daha çok şey araştırdı ve yazdı.
Bilen bilir, sözlükçülük ve ansiklopedicilik ne kadar zor bir iştir; ne kadar kılı kırk yaran dikkat, sabır ve enerji gerektirir.

Bu yazıyı okuyanların önemli bir bölümünün Pars Tuğlacı adını hiç duymadığına eminim. Dedim ya, o yaşarken de, bugün öldükten sonra da 'sükut suikasti' kurbanı oldu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder