Sekiz gün oldu Pars Tuğlacı veya kimliğinde yazan ismiyle
Parseg Tuğlacıyan öleli. Birisi de hatırlar, birisi de yazar diye bekledim.
Nafile.
Ahmet Hamdi Tampınar'ın muhteşem sözüyle, 'sükut
suikasti'nin kurbanı oldu Parseg Bey.
Yaşarken de sürekli sükut suikastına
kurbandı, bu durum öldükten sonra da değişmedi.
Çocuktum. Babam bir gün elinde kolilerle geldi. İçinden
'Okyanus Ansiklopedik Sözlük' çıktı kolilerin. Kırmızıydı cilt kılıfları.
O sıralar pek revaçta olan Meydan Larus'u değil de Okyanus'u
almıştı babam; evdeki eski Britannica setine ilave, Türkçe kaynak olarak.
Birkaç saat sonra bu tercihin sebebi anlaşıldı, evden içeri
Yaşar Kemal ile yanında biri daha girdi. Yaşar Abinin eve gelip gitmesine,
bazen annem ve babamla sabahlara kadar oturup sohbet etmesine, rakı içmesine
alışığım da, bu adam kim? Üstelik pek de konuşkan.
Meğer o adam Parseg Beymiş; babamın getirdiği ciltlerce
ansiklopedinin yazarı. Şaka değil, ilk 6 cilt olarak geldi evimize OkyanusAnsiklopedik Sözlük; sonra iki cilt daha ilave oldu yıllar içinde.
Aklım almamıştı, bir adam tek başına nasıl o kadar şeyi
yazar, nasıl o kadar şeyi bilir.
Parseg Bey, yanlış yüzyılda ve daha önemlisi yanlış ülkede
yaşayan bir muhteşem hazineydi, bir büyük bilgi ve dil işçisiydi.
Sadece Okyanus değil, geride onlarca sözlük ve büyük eser
bıraktı Parseg Bey. Bugünlerde karşımıza 'Araştırmacı-Yazar' etiketiyle çıkan
onlarca kişinin toplamından daha çok şey araştırdı ve yazdı.
Bilen bilir, sözlükçülük ve ansiklopedicilik ne kadar zor
bir iştir; ne kadar kılı kırk yaran dikkat, sabır ve enerji gerektirir.
Bu yazıyı okuyanların önemli bir bölümünün Pars Tuğlacı
adını hiç duymadığına eminim. Dedim ya, o yaşarken de, bugün öldükten sonra da
'sükut suikasti' kurbanı oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder