![]() |
Kim bilir kaç yüz yaşında bir zeytin ağacı. |
Meclis'te,
kamuoyunun 'Zeytin Kanunu' diye bildiği bir yasa tasarısı
görüşülüyor. Tasarının ilk halinde, Türkiye'de tarım
arazileri içinde özel bir statüyle, hatta kanunla korunan
zeytinlikler için yeni bir düzenleme getiriliyor ve tapuda
zeytinlik olarak gözüken arazilere konut, turizm tesisi ve sanayi
tesisi yapılabilmesinin önü açılıyordu.
Bekleneceği gibi
sadece zeytinciler değil bütün kamuoyu bu tasarıya tepki gösterdi
ve sonunda Meclis Komisyonundaki görüşmelerde geçen gün
gazetelerde 'Zeytinlikler kurtuldu' diye başlıkların çıkmasına
neden olan değişiklik yapıldı. Oysa zeytinlikler kurtulmuş falan
değil.
Değişen şu:
Tasarıdan 'konut ve turizm alanı' ifadeleri çıkarıldı ama
'sanayi' ifadesi kaldı.
Aylar önce bu
tasarıyla ilgili ilk tartışmalar başladığında bir bakan,
“Sanayi Türkiye'nin Batısında, zeytin alanları da burada.
Sanayiciler arazi sıkıntısı çekiyor, yeni sanayi bölgeleri
yaratamıyoruz, çünkü arazi yok” demişti.
Yani zaten en
başta amaç konut veya turizm alanı yaratmak değil sanayi alanı
yaratmaktı. Şimdi kanunun bu şekilde değişmiş olması zeytin
alanlarının kurtarılması anlamına gelmiyor; sadece daha
beterinden kurtulduk ama şimdilik.
Zeytin
alanlarıyla ilgili tartışma, daha ziyade çevreci bir tartışma
gibi duruyor ve yapılıyor. Meselenin çevre koruma boyutunu gözardı
etmemek gerek elbette ama bana göre esas tartışma zeytini de,
sanayi politikasını da, arazi rantı kaygılarını da aşan, son
derece ciddi bir tartışma.
Birinci boyut,
Türkiye'de değişen demografik dengeyle ilgili. Artık nüfusumuzun
yüzde 90'a varan bir kısmı şehir ve şehir benzeri yerleşimlerde
yaşıyor; geçimini ve geleceğini buralarda arıyor. Kalan yüzde
10 ise kırsal alanlarda, köylerde yaşıyor ve geleceğini tarımda
aramaya devam ediyor.
![]() |
Tarım alanları boş kaldıkça Türkiye'nin tarım üretimi düşüyor. |
Eğer Türkiye bu
yüzde 10 nüfusla eskisi kadar ve hatta daha fazla tarımsal üretim
yapmayı başarırsa, bu tabii müthiş olur. Ama benim subjektif
gözlemim, terk edilenin sadece köyler olmadığı, tarımsal üretim
alanlarının da terk edilmekte olduğu. Buna bakımsız zeytinlikler
de dahil. Tarım konusu öyle kenara atılacak bir konu değil.
Türkiye'nin tarımsal ürün ithalatının düzenli biçimde
arttığına dikkatinizi çekmek isterim. Yani artık eskisi kadar
üretmiyoruz.
Türkiye'nin
tarımda verimlilik ve ölçek üretimi meselesini ciddi ciddi
düşünmesinde ve tahıldan meyve sebzeye, et ürünlerinden süt
ürünlerine dek artan ithalatını azaltmaya çalışıp tersine
ihracatçı olmak için çalışmasında fayda var.
Yoksa, boşalan
tarım alanlarına arazi rantı olarak bakanlara meydan kalır. Ki şu
anki durum sanki bu.
İkinci önemli
boyut, Türkiye'de nüfusun Batıya, Egeye doğru yığılmasına
dair. Gerçekten de nüfusumuzun ezici çoğunluğu, Ankara
hizasından geçecek dikey çizginin Batısında kalıyor. Bunu
Türkiye'nin dengeleyebilmesi, Doğuya göçü teşvik edici
hareketlerde bulunması gerekiyor. O teşvikin de sanayiden geçtiğini
söylemem gerek.
Ülkenin
Batısının bu denli kalabalık, buna karşılık geri kalan
bölümünün bu kadar tenha olmasını normal karşılayamayız.
Türkiye'nin bir
zamanlar 'Beş Bursa- Beş yeni sanayi kenti yaratmak' gibi projeleri
vardı. Ne oldu onlara? Yeni istihdam alanları yaratılırsa, bugün
Egeye göçenler yarın Doğu Anadoluya da göçebilirler, unutmayın.
Üçüncü boyut,
zeytin başta olmak üzere meyve bahçesi tarımıyla ilgili. Zeytin,
bütün çağrıştırdığı romantik duyguların yanısıra
ülkemizde önemli bir iktisadi faaliyet alanı. Türkiye dünyanın
önemli zeytin yağı üreticilerinden biri.
Bizim zeytin ve
zeytin yağındaki katma değerimizi arttırmaktan, yağımızı
İtalya değilse bile Yunanistan ve İspanya kalitesine getirmeye
çalışmaktan söz etmemiz, ihracat pazarlarımızı milyar dolarlar
seviyesine getirmemizi konuşmamız gerekirken, sanayiye (veya konut
ve turizme) alan açmak için zeytinlikleri kesmeyi konuşmamız çok
tuhaf.
Zeytin kanunumuz,
başka pek çok kanun ve kuralımız gibi vur deyince öldüren
cinsten bir kanun. Eski ve hem ürün hem de iktisadi olarak verimsiz
zeytinliklerin modern bahçelere dönüştürülmesine de engel bu
kanun.
![]() |
Modern zeytinlik böyle bir şey. Daha küçük ama daha sık dikilmiş ağaçlar. |
Modern bahçecilik
yöntemleriyle sadece zeytinde değil, bademden cevize, elmadan
şeftaliye, kayısıdan eriğe bütün meyve üretimimizde çok daha
yüksek verim seviyelerine gelmek, çok daha düşük maliyetlere
inmek ve bu tarımsal üretimle daha önce hayal edilemeyen cinsten
katma değerler yaratmak mümkün ve bunu yapanlar şimdiden
yapıyorlar bile.
Ve son olarak,
üzerinde zeytin ağacı olan arazinin sıradan bir tarım arazisine
göre fiyatının çok daha yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu
denli pahalı arazilerin sanayiciler için çekici olma, o paraya
satınalınacak bir arazide yapılacak faaliyetin kazançlı olma
ihtimali çok da yüksek değil.
Türkiye'nin
Doğusunda, daha doğrusu Ankara'nın doğusunda ulaşım imkanları
çok düzeltilmiş özel sanayi bölgeleri kurmak, hem buralardaki
ucuz araziyi değerlendirmenin hem de nüfusun Batıya yönelmesi
sorununun çözümü olabilir.
Bakanlarımız
keşke 'Zeytini koruyalım' diyen şarkıcı Tarkan'la polemik
yapmaya harcayacakları enerjiyi bu çeşit projelere harcasalar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder