Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı web linkleriyle birlikte burada da paylaşıyorum.
***
Kendine 'Irak-Şam
İslam Devleti' veya sadece 'İslam
Devleti' adını veren örgütün kendine göre bir stratejisi ve buna uygun da
taktikleri, savaş yapma biçimleri var.
IŞİD'in hakimiyet kurmak istediği alanlardan Sünni ve Arap
olmayanları kovaladığı, yani aslında etnik temizlik yaptığı biliniyor. Bunun
için katliam, topluca ırza geçme, kadınları seks kölesi olarak kullanma dahil
her türlü kötülüğü aynı anda yapıyor IŞİD. (Hatırlayın, aynı yöntemleri Sırp ve
Hırvat orduları da Bosna'da uygulardı; Ruanda'dan Somali'ye kadar aynı insanlık
dışı yöntemler etnik temizlik, hatta soykırım amacıyla kullanıldı, kullanılmaya
devam ediyor.)
Burada yayınladığım haritayi epeydir arıyordum; hatta bir
ara 'Kendim mi yapsam acaba' diye
düşündüm ama beceremedim. Nihayet önceki gün Amerikan Foreign Policy dergisininweb sitesinde gördüm, buraya da aldım.
Biz sınırımızın dibindeki bu kirlinin kirlisi savaşı
bugünlerde Kobani üzerinden iliklerimizde hissederek yaşıyoruz. Kobani, bu
anlamda IŞİD'e karşı Kürt direnişinin Stalingrad'ı oldu.
Haritada daha net görüyorsunuz; mesele Kobani'nin kurtulması
değil, bütün etrafının kurtulması, IŞİD'den temizlenmesi meselesi esasen.
Türkiye'ye kaçan 200 bine yakın Kürt Kobani şehir merkezinin yanısıra etraftaki
köylerden geldi. IŞİD saldırıları öncesi bütün Kobani kantonunun 400 bin
nüfuslu olduğu öne sürülüyor; bu nüfusun yarısı bugün Türkiye'ye sığınmış
durumda. Daha geçen gün Kobanili Kürtlerin siyasi örgütü PYD'nin başındaki Salih
Müslim, kasabada aralarında kadın ve çocukların da olduğu 9 bin kişin kaldığını
söyledi. Durum çok kritik ve IŞİD bölgeyi etnik olarak temizleme konusunda çok
mesafe almış durumda.
IŞİD'in Irak'ta da uyguladığı bu etnik temizlik, yani Arap
ve Sünni olmayanları kaçmaya zorlama stratejisi kaçıp göçenler en kısa zamanda
evlerine geri dönemezse başarıya ulaşabilir.
O yüzden Türkiye'nin sadece Kobani kasabasını değil bütün
çevresini de düşünerek; ardından da öncelikle Türkiye-Suriye sınırındaki IŞİD
bölgelerinden başlayarak ama nihayetinde bütün Suriye ve Irak'ın bir bölümünde
ciddi nüfus hareketlerine sebep olan her durumu ortadan kaldırmaya yönelik bir
stratejiye sahip olması; bu stratejiye Batılı ülkeleri de ikna etmesi ve
ardından da Kobani'den başlayarak harekete geçilmesi gerekiyor.
Ankara, Amerikan Başkanı Obama'nın birkaç hafta önce alel
acele açıkladığı 'IŞİD stratejisi'nin
bir strateji falan değil, tam tersine politikasızlığın itirafı olduğunu
düşünüyor ve bölgede düzeni kalıcı olarak kurmakla yetinmeyip bir 'çıkış stratejisi'ne de sahip olmayan
hiçbir şeyi kabul etmiyor, savaşa gözü kapalı dalmıyor.
O yüzden haritaya bir daha ve dikkatlice bakın bence.
23 can pahasına pozisyon güçlendirmek!
İnsan hayatı üzerinden siyaset yapmak maalesef bu
topraklarda hala kurtulamadığımız bir alışkanlık.
Kobani protestosu için sokağa çıkılması ve bunun şiddetle
birleşmesi sonucu bu yazı yazılırken hayatını kaybedenlerin sayısı 23'tü.
Hatırlayın 2012'nin sonbaharını. O zaman da cezaevlerindeki
PKK ve KCK tutuklu/hükümlüleri açlık grevi yapıyordu; ölümlerin başlaması an
meselesiydi. Son dakikada Abdullah Öcalan devreye girdi, ölüm oruçları sona
erdi. Bu olay, Öcalan'ın pozisyonunun yeniden güçlenmesi anlamına geliyordu;
nitekim bundan sonra Öcalan'ın o zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a
yazdığı bir mektupla bugünkü 'Çözüm
süreci' başladı.
Bugün de, epeydir dillerde olan 'serhildan' tehdinin ilk provası başladı, 23 can gitti ve son
dakikada Öcalan devreye girdi, 'Şiddet
sona ersin' dedi. Tabii bilmiyoruz şiddet sona erecek mi, Öcalan'ın sözü
sokaktaki gençlere ne kadar geçiyor ama Öcalan'ın bu durumu tam da müzakere
dönemi öncesinde pozisyonunu güçlendirmek için kullanacağı çok açık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder