Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da aktarıyorum.
***
***
Savcının iki temel delili
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011 yılı sonunda
Başbakanken kullandığı iki çalışma odasında bulunan dinleme cihazlarıyla ilgili
yazılan iddianameyi okumayı ve burada yazmayı sürdürüyorum.
Bu serinin ilk günü, dinleme cihazlarının bulunması ve
sonrasındaki adli seyri kronolojik olarak yazmıştım. Adli soruşturmanın
başlamasında ciddi bir gecikme olduğu net biçimde gözüküyordu.
İkinci yazı, savcılığın soruşturmada kullandığı yöntem
hakkındaydı. Savcılık, önce cihazların yaklaşık olarak yerleştirildiği tarihi
iki ayrı bilirkişi raporuyla saptamış, sonra da o dönemde o odalara giren
kişileri tek tek mercek altına almıştı.
Bir teknik bilgiyi aktarmam gerek: Savcılığın kişileri 'mercek altına alması'nın anlamı,
onların cep telefonlarının 'HTS datası'
adı verilen verilerini incelemekti. Bu verilerde hem kişinin hangi numaralarla
hangi gün saat kaçta ne süreyle görüştüğü hem de kişinin telefonda konuşmasa
bile günün hangi saatinde haritada yaklaşık olarak nerede olduğu aynı anda
görülebiliyor.
Bu inceleme sonunda savcılık biri Başbakanlık Koruma
Dairesi'nde görevli, diğer üçü ise Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkanlığı'nda görevli dört polisi 'böcekleri
yerleştiren kişiler' olarak itham ediyor.
Serinin dün çıkan üçüncü yazısında dinleme cihazlarının
teknik özelliklerine değindim, dinlemelerin her iki konuta belli bir mesafeye
yerleştirilmiş olması gereken cihazlarla yapıldığını anlatmaya çalıştım.
Savcılığın elindeki en önemli delilin bu HTS verisi olduğunu
söylemek gerek. Bu yolla savcılık şüphelilerin böceklerin yerleştirilmesi
sırasında başbakanın çalışma odalarının civarında olduğunu saptıyor. Bu durum
ayrıca çok sayıda tanık ifadesiyle de kayıt altına alınmış durumda.
Bu durumu destekleyecek bir başka önemli delil güvenlik
kamerası kayıtları olabilirdi ama şüphelilerden Serhat Demir'in bu kamera kayıtlarını sildiği de tanık ifadeleriyle
saptanmış durumda. Ama soruşturma daha baştan açılsa, belki bu kayıtlar
yakalanacaktı; çünkü Demir kayıtları Eylül 2012'de siliyor.
Savcılığın elindeki ikinci önemli delil, bir gizli tanık
aracılığıyla ulaştırılan bazı belgeler. Bu belgeler, başbakanın çalışma
odalarında bulunan dinleme cihazlarının siparişini ve satınalımını doğruluyor.
Belgelerin üzerinde, savcı tarafında cihazları yerleştirmekle suçlanan
şüphelilerden Enes Çiğci'nin adı var.
Bu iki temel kanıtın ardından savcılık iddianamesinin 'Netice ve talep' bölümüne şöyle
başlıyor:
'Şüphelilerin
eylemleri tüm dosya kapsamı, tanık beyanları, alınan raporlar, incelenen HTS
kayıtları ve şüpheli beyanları ile idianamede yazıldığı gibi subut bulduğu ve
şüphelilerin üzerlerine atılı suçları tüm dosya içeriği ve iddianamede
açıklandığı gibi işledikleri anlaşıldığından...'
ODTÜ elektronik mezunu ve polis
Savcının 'örgüt
elebaşısı' olarak nitelediği Ali
Özdoğan, suç tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire
Başkanlığı'nda Teknik Şube Müdürü olarak görev yapan rütbeli bir polis.
Özdoğan ilginç biri. Mesela Türkiye'nin alanında en iyi
üniversitelerinden biri olan, hatta dünyanın en iyi fakültelerinden biri kabul
edilen Ortadoğu Teknik Üniversitesi Elektrik Elektronik Mühendisliği mezunu.
Sadece mezun olmakla kalmamış, bu fakültede bir de master derecesi almış.
Bu eğitim onu rahatça özel sektörde 8-10 bin lira maaşla bir
işe başlatacak, hatta sermaye bulması halinde girişimci yapacakken Özdoğan
polis olmaya karar vermiş, 3-4 bin lira maaşa talim etmiş.
Özdoğan'ın eğitim başarıları bu kadar da değil. Kendisi
zaten ODTÜ masterli olduğu halde Amerika Birleşik Devletleri'ne gidip bir de
suç bilimi/polislik/adalet masterı yapmış. Bu yetmemiş bir de siyaset bilimi
alanında doktora derecesi almış.
Yine savcının böcekleri başbakanın çalışma odalarına
yerleştiren kişilerden biri olmakla suçladığı, dinleme cihazlarının
faturalarında da adı geçen Enes Çiğci,
Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nda görevli bir komiser.
Çiğci de ilginç biçimde ODTÜ elektronik mezunu. Kendi
anlattığına göre aynı anda hem ODTÜ'yü hem de Polis Akademisi'ni kazanmış. İki
okula aynı anda devam etmiş ve iki okuldan birden mezun olmuş. Ve bu parlak
eğitimli insan komiser maaşına talim ediyor.
Hepsi eğitimli...
Aslında davanın baş şüphelilerinin tamamı çok iyi eğitimli
insanlar. En azından kağıt üzerinde bu böyle.
Mesela Serhat Demir de Amerika'da siyaset bilimi doktorası
yapmış bir polis.
Onun bacanağı olan ve şüpheliler arasında yer alan Ahmet
Türer de, master derecesini Virginia State'te almış, bu yetmemiş Teksas Üniversitesinde
ikinci master yapmış, sonra dönüp yine Virginia State'de siyaset bilimi
doktorasını tamamlamış.
***
Bu heyecanlı ve önemli konuyu yazmaya önümüzdeki hafta da
devam edeceğim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder