10 Aralık 2014 Çarşamba

Biz 19. Milli Eğitim Şûrası'nı konuşurken...

Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da sunuyorum...
***

Evet, Antalya'da 2-6 Aralık tarihleri arasında toplanan 19. Milli Eğitim Şûrası hakkında gibi gözüken bir yazı daha.
Belki sıkıldınız ama Şûra'nın kendisi, basına yansıması ve siyasiler arasında yarattığı tartışma bence Türkiye'nin dünya üzerinde durduğu yeri bizlere bir kez daha göstermesi açısından çok anlamlıydı; o yüzden yazmaya devam ediyorum.
Bakın, burada yayınladığım fotoğraf pazartesi günü AP muhabiri Jacquelyn Martin tarafından çekildi. Amerika Başkanı Obama yanındaki öğrenci çocuklarla birlikte bilgisayar programı yazmayı öğreniyor. Obama, tarihte bir bilgisayar programı yazan ilk Amerikan Başkanı oldu bu fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra. Obama'nın yazdığı program sayesinde ekranda bir kare çizildi.
Bunu küçümseyebilirsiniz, 'Alt tarafı bir kare çizmiş' diyebilirsiniz ama yapmayın. Bilgisayar programcılığına karmaşık algoritmalar yardımıyla devasa oyunlar vs yazarak değil hep böyle basit temel işlemlerle başlanıyor.
Bizim Cumhurbaşkanımızın 'Osmanlıcayı isteseniz de istemeseniz de öğreteceğiz' dediği dakikalarda Amerika'da başını 'code.org' adlı bir sivil toplum örgütüyle Başkan Obama'nın çektiği 'Bilgisayar Programcılığını Öğrenme Haftası'nın açılışı yapılıyordu, Başkan Obama da o yüzden Beyaz Saray kampüsünün bir parçası olan Eisenhover Executive Building'e geçip öğrencilerle birlikte bilgisayar programcılığı öğrenmeye koyulmuştu.
Başkan Obama, bu haftayı geçen yıl sadece video paylaşım ağı YouTube'da yaptığı bir konuşmada duyurmuş, öğrencilere seslenirken de, 'Bilgisayar programı yazmayı öğrenmek sadece sizin geleceğiniz için değil ülkemizin geleceği için de son derece önemli' demişti.
Beyaz Saray'daki bu olaydan iki gün önce, bizim Milli Eğitim Şuramız kendince önemli gördüğü 179 kararı oylarken uzayın derinliklerinde, dünyamızdan yaklaşık 5 milyar (evet MİLYAR) kilometre ötede yoluna devam etmekte olan New Horizons (Yeni Ufuklar) adlı uzay aracı dünyadan gönderilen sinyallerle uzun uykusundan uyandırıldı.
Yeni Ufuklar, 19 Ocak 2006'da, biz burada kim bilir hangi önemli iç gündem maddesiyle uğraşırken NASA tarafından uzaya gönderilmişi. Uzay aracı, yaklaşık 9 yıllık yolculuğunun neredeyse üçte ikisini derin uykuda geçirdi.
Araç şimdi uyandırıldı; çünkü artık hedefine çok yakın.
Ve hedef de, güneş sistemimizin en etkisiz elemanı olan, hatta gezegenliği tartışılamn Pluto ile onun uydusu Charon.
Hadi gelin biz Osmanlıca dersi hakkında konuşmaya devam edelim...


Eski Türkçe  mi, Osmanlıca mı?



Şûra, 'Osmanlıca dersi'nden kastının ne olduğunu tam olarak belirtmediği için bir karışıklık doğdu.
Acaba 'Osmanlıca' diye kastedilen şey benim çocukluğumun 'Eski Türkçe'si mi? Benim kısmen, anne-babamın büyük ölçüde, onların anne babalarının ise tamamen hakim olduğu, 19. yüzyılın ikinci yarısından 30'lu 40'lı yıllara kadar, devlet ve etrafında kümelenmiş elit sınıfın okuyup yazdığı, konuştuğu dilse kastedilen, çocuklarımızın kelime haznesini geliştirmek bu dili canlandırmaya yetebilir aslında. Hatta bunun için ayrı derse bile ihtiyaç kalmayabilir, mesele edebiyat derslerinin içinde çözülebilir belki de.
Ama yok 'Osmanlıca'dan kasıt, bütün Osmanlı tarihini kapsayan dili öğrenmekse, buna sadece Arap alfabesini öğrenmek de yetmeyebilir. Çünkü el yazmalarını okumak, Osmanlıca uzmanları için bile başlı başına bir uzmanlığın konusu.
Arap alfabesini öğrenmek çok zor değil ama alfabeyi bilmek metinleri okumaya yetmez. Bu alfabenin yazım kurallarının getirdiği bir şey: Eğer kelimeyi bilmiyorsanız o kelimeyi okuyamazsınız; çünkü anlamı tamamen farklı pek çok kelime aynı şekilde yazılabilir ve doğru anlamlı kelimeyi okuyabilmeniz için o kelimeyi cümlenin gelişinden, yani anlamından çıkarabilirsiniz ancak.
Arapçayı ve Farsçayı çok güzel diller yapan, okuma eylemini düşünme eyleminin ayrılmaz parçası haline getiren bu önemli özellik, aynı zamanda bu dilleri sonradan öğrenmeyi de maalesef zorlaştırıyor.


Ayrı bir dil mi değil mi?



'Osmanlıca baştan  öğrenilmesi gereken ayrı bir dil' dedim diye bana kızanlar oldu ama kızmasınlar; maalesef bu böyle.
Başbakan Davutoğlu bile Nutuk örneğini veriyor, 'Atatürk'ün yazdığı özgün haliyle okunamıyor' diyor.

Ben, bazen 11 yaşındaki oğlumun bazı kelimelerini anlamıyorum; okulda konuştukları Türkçe fazlasıyla 'yeni' benim için. O nesillere Osmanlıca öğretmek, sahiden İspanyolca, Arapça, Rusça veya İngilizce öğretmekten farksız bence. ('Esnaflar' diye konuşan yaşı benden büyük siyasetçilerimize nasıl öğreteceğiz Osmanlıcayı?)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder