Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da sunuyorum...
***
Evet, Antalya'da 2-6 Aralık tarihleri arasında toplanan 19.
Milli Eğitim Şûrası hakkında gibi gözüken bir yazı daha.
Belki sıkıldınız ama Şûra'nın kendisi, basına yansıması ve
siyasiler arasında yarattığı tartışma bence Türkiye'nin dünya üzerinde durduğu
yeri bizlere bir kez daha göstermesi açısından çok anlamlıydı; o yüzden yazmaya
devam ediyorum.
Bakın, burada yayınladığım fotoğraf pazartesi günü AP
muhabiri Jacquelyn Martin tarafından çekildi. Amerika Başkanı Obama yanındaki
öğrenci çocuklarla birlikte bilgisayar programı yazmayı öğreniyor. Obama,
tarihte bir bilgisayar programı yazan ilk Amerikan Başkanı oldu bu fotoğraf
çekildikten kısa bir süre sonra. Obama'nın yazdığı program sayesinde ekranda
bir kare çizildi.
Bunu küçümseyebilirsiniz, 'Alt tarafı bir kare çizmiş' diyebilirsiniz ama yapmayın.
Bilgisayar programcılığına karmaşık algoritmalar yardımıyla devasa oyunlar vs
yazarak değil hep böyle basit temel işlemlerle başlanıyor.
Bizim Cumhurbaşkanımızın 'Osmanlıcayı isteseniz de istemeseniz de öğreteceğiz' dediği
dakikalarda Amerika'da başını 'code.org'
adlı bir sivil toplum örgütüyle Başkan Obama'nın çektiği 'Bilgisayar Programcılığını Öğrenme Haftası'nın açılışı
yapılıyordu, Başkan Obama da o yüzden Beyaz Saray kampüsünün bir parçası olan
Eisenhover Executive Building'e geçip öğrencilerle birlikte bilgisayar
programcılığı öğrenmeye koyulmuştu.
Başkan Obama, bu haftayı geçen yıl sadece video paylaşım ağı
YouTube'da yaptığı bir konuşmada duyurmuş, öğrencilere seslenirken de, 'Bilgisayar programı yazmayı öğrenmek
sadece sizin geleceğiniz için değil ülkemizin geleceği için de son derece
önemli' demişti.
Beyaz Saray'daki bu olaydan iki gün önce, bizim Milli Eğitim
Şuramız kendince önemli gördüğü 179 kararı oylarken uzayın derinliklerinde,
dünyamızdan yaklaşık 5 milyar (evet MİLYAR) kilometre ötede yoluna devam
etmekte olan New Horizons (Yeni Ufuklar) adlı uzay aracı dünyadan gönderilen
sinyallerle uzun uykusundan uyandırıldı.
Yeni Ufuklar, 19 Ocak 2006'da, biz burada kim bilir hangi
önemli iç gündem maddesiyle uğraşırken NASA tarafından uzaya gönderilmişi. Uzay
aracı, yaklaşık 9 yıllık yolculuğunun neredeyse üçte ikisini derin uykuda
geçirdi.
Araç şimdi uyandırıldı; çünkü artık hedefine çok yakın.
Ve hedef de, güneş sistemimizin en etkisiz elemanı olan,
hatta gezegenliği tartışılamn Pluto ile onun uydusu Charon.
Hadi gelin biz Osmanlıca dersi hakkında konuşmaya devam
edelim...
Eski Türkçe mi, Osmanlıca mı?
Şûra, 'Osmanlıca
dersi'nden kastının ne olduğunu tam olarak belirtmediği için bir karışıklık
doğdu.
Acaba 'Osmanlıca'
diye kastedilen şey benim çocukluğumun 'Eski
Türkçe'si mi? Benim kısmen, anne-babamın büyük ölçüde, onların anne
babalarının ise tamamen hakim olduğu, 19. yüzyılın ikinci yarısından 30'lu
40'lı yıllara kadar, devlet ve etrafında kümelenmiş elit sınıfın okuyup
yazdığı, konuştuğu dilse kastedilen, çocuklarımızın kelime haznesini
geliştirmek bu dili canlandırmaya yetebilir aslında. Hatta bunun için ayrı
derse bile ihtiyaç kalmayabilir, mesele edebiyat derslerinin içinde çözülebilir
belki de.
Ama yok 'Osmanlıca'dan
kasıt, bütün Osmanlı tarihini kapsayan dili öğrenmekse, buna sadece Arap
alfabesini öğrenmek de yetmeyebilir. Çünkü el yazmalarını okumak, Osmanlıca
uzmanları için bile başlı başına bir uzmanlığın konusu.
Arap alfabesini öğrenmek çok zor değil ama alfabeyi bilmek
metinleri okumaya yetmez. Bu alfabenin yazım kurallarının getirdiği bir şey:
Eğer kelimeyi bilmiyorsanız o kelimeyi okuyamazsınız; çünkü anlamı tamamen
farklı pek çok kelime aynı şekilde yazılabilir ve doğru anlamlı kelimeyi
okuyabilmeniz için o kelimeyi cümlenin gelişinden, yani anlamından
çıkarabilirsiniz ancak.
Arapçayı ve Farsçayı çok güzel diller yapan, okuma eylemini
düşünme eyleminin ayrılmaz parçası haline getiren bu önemli özellik, aynı
zamanda bu dilleri sonradan öğrenmeyi de maalesef zorlaştırıyor.
Ayrı bir dil mi değil mi?
'Osmanlıca
baştan öğrenilmesi gereken ayrı bir dil'
dedim diye bana kızanlar oldu ama kızmasınlar; maalesef bu böyle.
Başbakan Davutoğlu bile Nutuk örneğini veriyor, 'Atatürk'ün yazdığı özgün haliyle
okunamıyor' diyor.
Ben, bazen 11 yaşındaki oğlumun bazı kelimelerini
anlamıyorum; okulda konuştukları Türkçe fazlasıyla 'yeni' benim için. O nesillere Osmanlıca öğretmek, sahiden
İspanyolca, Arapça, Rusça veya İngilizce öğretmekten farksız bence. ('Esnaflar' diye konuşan yaşı benden
büyük siyasetçilerimize nasıl öğreteceğiz Osmanlıcayı?)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder