Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da aktarıyorum...
*
Her bir karbon atomu üç öteki karbon atomuna bağlanıyor ve böylece altıgenler oluşuyor. Müthiş güçlü bir materyal böyle ortaya çıkıyor. |
Britanya'daki Manchester Üniversitesi'nin fizik
profesörlerinden Andre Geim, tuhaf araştırmalarıyla bilinen bir bilimci.
2000 yılında kurbağaların sıçramasıyla fizik arasında ilişki
kuran bir araştırması, her yıl en saçma sapan araştırmalara verilen meşhur Ig
Nobel'ini almıştı. Başkalarının tersine Geim kendisiyle dalga geçilen bu ödülü
kabul etti ve gidip törenle teslim de aldı.
Aynı Geim, 2002 yılında karbon atomu hakkında düşünüyordu.
Karbon ilginç bir atom. Bizler karbon bazlı canlılarız; bu
atomun özellikleri sayesinde çok sayıda değişik organik materyal ortaya
çıkıyor; çünkü karbon atomu pek çok başka atomla bir araya gelip değişik
moleküller ortaya çıkarabiliyor. Ama bunu zaten lisedeki 'organik kimya'
derslerinden ve o derslerin bitmek tükenmek bilmez molekül çizimlerinden
biliyorsunuz.
Mesela karbon, elektronları aracılığıyla dört tane karbona
tutunursa ortaya elmas çıkıyor ama öteki üç karbon yerine oksijen atomları orada
olursa bu kez metanı elde ediyoruz.
Seloteybe yapışan
buluş...
Geim kendi doktora öğrencileriyle karbon üzerine çalışırken
başarısız bazı deneylerin ardından biraz da şans eseri labaratuvardaki
kullanılmış seloteyplerin yapışkan tarafında gri renkli bir kalıntı dikkatlerini çekti.
Bu kalıntıların üzerinde yapılan çalışmalar iki yıllarını
aldı ve sonunda Andre Geim ile öğrencisi Konstantin Novoselov 2004 yılında
yayınladıkları bir makaleyle dünyaya yeni bir materyal hediye ettiler: Grafen.
'Hop bunun neresi yeni, kurşun kalemlerimizde zaten grafen
yok mu' diyeceksiniz hemen; doğru, ama Geim ile Novoselov'un materyali esas
olarak o grafen ama çok önemli bir farkla.
Öyle bir malzeme hayal edin ki, kalınlığı sadece 1 atom
(karbon atomu) kadar olsun. Evet, tek tabaka karbon atomları her biri üç öteki
karbon atomuna bağlandığında ortaya çıkan bu gözle görünmez incelikteki
materyal, fizik dünyasının ve elektronik endüstrisinin son on yıldır üzerinde
çalıştığı, yüzlerce yeni patent aldığı şey, yani 'Grafen.'
İki boyutlu bir
materyal
Gerçek anlamda iki boyutlu olan, yani aslında bir yüksekliği
olmadığı için (çünkü tek atom yüksekliğinde) sadece eni ve boyu olan bu
materyalin pek çok ilginç ve önemli özelliği var. Bunlar içinde en öne çıkanı,
elektriği bakıra göre yüzlerce kat daha verimli ve hızlı iletiyor, yani
'süperiletkenlik' sağlıyor olması. Bunun kadar önemli bir başka özelliği, bir
elektrik alanının yakınına konduğunda iletkenliğin kontrol edilmesini sağlayan
'alan etkisi'ne sahipti grafen.
Tabii hemen akla bilgisayar mikroçiplerindeki silikonu
grafenle değiştirmek geldi. 2004 Ekim ayında Geim ve Novoselov'un makaleleri
yayınlanır yayınlanmaz dünyanın dört bir yanında labaratuvarlar bu malzeme
üzerinde çalışmaya başladı.
Mesela Britanya hükümeti milyonlarca sterline bir 'Grafen
Araştırmaları Enstitüsü' kurdu Manchester'da. Koreli Samsung, Amerikalı IBM
kendi labaratuvarlarında ve kendileriyle birlikte çalışan üniversitelerde hemen
bu işe milyonlarca dolar akıtmaya başladı.
Ve ardından grafenin potansiyen kullanım alanlarıyla ilgili patent
başvuruları yağmaya başladı. Şu an Samsung en fazla patente sahip şirket;
Britanya, Almanya ve Amerikan üniversitelerinin de onlarca değişik patenti var.
Amerika'da Rice Üniversitesi öne çıkıyor.
Türkiye için de bir
fırsat
Yalnız bir sorun var: Aradan geçen on yıla rağmen grafen
hala ticarileştirilemedi.
Son olarak grafenin çeliğe ve yine karbondan elde edilen birmateryal olan kevlara göre hem daha ince hem de daha kuvvetli bir kurşun geçirmez malzeme olduğuna ilişkin bilimsel buluş duyuldu.
Grafeni bilgisayar mikroişlemcisi yapmak henüz mümkün
olmadı; çünkü grafen o kadar iletken ki, elektronların geçişi durdurulamıyor. E
durdurulamayınca da bilgisayar 0 ve 1'lerden değil sadece 1'lerden ibaret
olabiliyor.
Türkiye, biliyoruz ki bilimle uğraşmak yerine doğrudan
teknolojiye atlamak isteyen bir ülke.
Grafenin bilimi hazır zaten ve herkesin kullanımına açık; bu
materyali ticari hale getirmek yani teknolojiye çevirmek içinse büyük bir yarış
sürüyor; şirketlerimiz ve üniversitelerimiz bu yarışa bir yerinden girebilir,
hala geç değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder