Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı kaynakları içeren web linkleriyle birlikte burada da sunuyorum.
*
*
Bu hafta pazartesi günü Hürriyet'in sürmanşetini Oya Armutçu'nun bir haberi süslüyordu.
Başlık, 'Yargıtay aşılar yapılacak dedi'
şeklinde atılmıştı. Aynı haberin altında bir de Ordu'da ikiz bebeklerine aşı
yaptırmayı reddettiği için İl Sağlık Müdürlüğü tarafından mahkemeye verilen
Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Ayyayla'nın
mahkemeye sunduğu savunma dilekçesi ayrıca haberleştirilmişti.
Oya Armutçu'nun haberinden öğrendik ki 2013 yılında Uşak'ta
bir anne-baba 1 yaşındaki çocuklarına zorunlu aşıları yaptırmadıkları için Aile
Mahkemesi'nde haklarında dava açılmış ama çift yerel mahkemede davalarını
kazanmışlardı. Dava temyiz edilmiş, Yargıtay ise beraat kararını bozmuş, 'Aşılar yapılsın' demişti. Kuşkusuz bu
karar henüz kesinleşmiş değil ama biri Uşak'tan diğeri Ordu'dan gelen haberleri
görünce, yeni doğmuş çocuklara aşı yaptırmama eğiliminin bizim sandığımızdan
daha yaygın olduğu izlenimine kapıldım.
Amerika'da kızamıktan
ölen çocuklar
Gerek adrese dayalı nüfus kayıt sistemi ve TC kimlik
numarası, gerekse aile hekimliği sistemi sayesinde Sağlık Bakanlığı yeni doğan
bebekleri çok yakından takip edebiliyor.
2010 yılında kızım doğduğunda mahallemizdeki Sağlık
Ocağından evi aradılar ve bebeğimizin aşılarının yapılıp yapılmadığını
sordular, yapıldığını söylediğim halde beyanıma yeterince güvenmediklerinden
çocuk doktorumuzu buldular ve ondan aşıların yapıldığına dair belgeyi aldılar.
Bu aşılar sayesinde Türkiye'de ve dünyanın dört bir yanında
bir zamanlar milyonlarca çocuğun erken yaşta ölümüne sebep olan hastalıkların
kökü kazındı. Ama geçen yıl Amerika Birleşik Devletleri bir kızamık salgınıylasarsıldı; çocuklar öldü.
Dünyada bu hastalıklar yok oldu sanırken Amerika'da bir
salgın olmasının sebebi, aşıdan etkilenmeyen yeni bir kızamık mikrobunun ortaya
çıkması değildi; birileri 90'lı yıllardan itibaren neredeyse hiçbir bilimsel
bulguya dayanmadan aşı karşıtı propaganda yürütüyordu ve belli ki bazı aileler
çocuklarına aşı yaptırmamıştı. Ölümlerin sebebi buydu.
Kaynak 1998'deki
makale
Anne-baba olan herkes bilir ki, minik bebeğinizi elinize
aldığınız andan itibaren endişe dolu bir hayata başlarsınız. Bir Amerikan
dizisinde 'ani çocuk ölüm sendromu'denen hastalıktan söz edildiği için kendi bebek oğlumun başında sabaha kadar
oturup onun nefes alıp almadığını kontrol ettiğimi bilirim; çocuklarımız söz
konusu olduğunda endişelenmenin sonu yok.
Bu aşı karşıtlığı da zeminini böyle bir endişede buluyor. Andrew Wakefield isimli bir
araştırmacının 1998 yılında saygın tıp dergisi Lancet'te yayınlanan
makalesinde, bizde KKK (Kızamık, kızamıkçık, kabakulak) adıyla bilinen karma
aşılarda kullanılan koruyucu maddelerin (civa) otizme sebep olabileceği önesürülüyordu. (Bu araştırmanın tamamen sahtekarlık eseri olduğu yıllar sonra ortaya çıktı, Lancet makaleyi tamamen
geri çekti, Wakefield de suçlu bulundu ve doktorluk lisansını kaybetti.)
Televizyona çıkıp
'Aşı yaptırmayın' demek
98'deki bu makaleden sonra aşı karşıtı kampanyalar başladı.
İlaç şirketleri aşıların içindeki koruyucu maddeleri değiştirdiyse de aşı
karşıtlığı aldı yürüdü.
Ve nihayet 2006 yılında çocuğuna otistik teşhisi konan Jenny McCharthy isimli model, oyuncu ve
TV programı sunucusu, o sıralar erkek arkadaşı olan ünlü sinema oyuncusu Jim Carrey'in de katkısıyla bu aşı
karşıtı kampanyayı doruk noktasına taşıdı. (McCharthy'nin çocuğuna konan otizm
teşhisinin yanlış olduğunu, çocuğun aslında nadir görünen bir hastalık olan 'Landau–Kleffner Sendromu'ndan muzdarip
olduğunu söyleyen ikna edici görüşler de var.)
Ve sonunda en istenmeyen şey oldu; çocuklarına aşı
yaptırmayan ailelerden bazıları çocuklarını kızamıktan kaybettiler. O arada
1998'deki makalenin sahtekarlık olduğu da, aşıların herhangi bir zarar
vermediği de milyonlarca dolar harcanarak kanıtlanmıştı zaten. Oklar Jenny
McCharthy'ye çevrildi, o da çıkıp 'Ben
aşı karşıtı değilim' deyip işin içinden çıktı.
Amerika'da 10 yıl önce başlayan ve aslında hala tam olarak
bitmeyen aşı karşıtlığının çok ağır bedeli oldu bazı ailelere. Şimdi endişeyle
görüyorum ki ülkemizde de, aşılarla ilgili bu temelsiz iddialar fütursuzca
gazete köşelerinde ve TV programlarında kendilerine yer bulabiliyor. Uşak'tan
Ordu'ya kadar genç anne-babalar bu endişe propagandasının etkisi altında
kalabiliyor.
Bunları yazıp çizenler, söyleyenler insan hayatından, en
değerli varlıklarımız olan çocuklarımızın hayatından söz edildiğin farkında
değiller galiba.
Sağlık Bakanlığı, zorunlu aşıların kanıtlanmış faydalarını,
aşıların hayat kurtardığını, buna karşılık aşı karşıtı iddiaların bilimsel
temelden tümüyle yoksun olduğunu daha kuvvetli biçimde anlatmalı.
Aşı karşıtları çocuklarımıza iyilik yapmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder