'Dünyanın en büyük makinesi' enerji seviyesi yükseltildi ve yeniden çalışmaya başladı. |
Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum.
*
Albert Einstein'ın meşhur E=mc2 denklemini herkes bilir.
Bu denklemin anlamı, kütlenin enerjiye, enerjinin ise
kütleye dönüşebilirliğidir.
İşte bu temel denklemle hesapladığınızda, evreni,
galaksileri bir arada tutmaya yetecek kadar kütle veya enerji yok aslında. Daha
doğrusu var olmalı ki evren bir arada dursun ama biz bu enerji veya kütleyi
göremiyoruz.
Peki nedir karanlık madde ve karanlık enerji? Tamamen teorik
bir şey mi, yoksa gerçek mi?
Matematik bize emrettiği için 'gerçek' olmalı. Tamam da neden göremiyoruz? Çünkü bizim
anladığımız ve yakalayabildiğimiz anlamda radyasyon yaymıyor.
O yüzden yıllar içinde astro fizikçiler karanlık madde ve
karanlık enerjiyi ölçmenin dolaylı yollarını geliştirdiler; evet bir ölçüm
yapıyoruz ama ölçtüğümüz şey nedir, bilmiyoruz.
Hesaba göre bütün evrenin yüzde 4.6'sı bizim görebildiğimiz
atomlardan oluşuyor. Yani milyarlarca galaksi, o galaksilerdeki trilyonlarca
yıldız, her bir yıldızın etrafında dolaşan trilyon kere trilyonlarca gezegen vs
bütün bunlar bütün evrenin ancak yüzde 4.6'sı ediyor.
Ya kalanı? Hesaba göre yüzde 23'ü 'karanlık madde' yüzde 72'si ise 'karanlık enerji.' Yani evrenin yüzde 95'i.
Bugünlerden başlayarak epey bir süre boyunca dünyanın dört
bir yanından teorik fizikçilerin gözü ve kulağı hep İsviçre'nin Cenevre
kentinde olacak.
Çünkü 'dünyanın en
büyük makinesi' olarak da adlandırılan 'Büyük Hadron Çarpıştırıcısı' iki yıllık
yenilemeden sonra yeniden tam güçle çalışmaya başladı. Bu kez tam güç, meşhur
Higgs bozonunun bulunduğu gücün neredeyse iki katı, 13 TeV.
Bu denli yüksek bir enerjiyle çarpışan protonların bize pek
çok konuda cevap vermesi bekleniyor. En temel konularda.
En son Higgs bozonunun varlığının deneyle kanıtlanması,
fizikçilerin 'Standart Model' adını
verdiği modelin büyük bir başarısı oldu. Model, atomu ve onun oluşumunu
açıklamaya çalışıyor. Ancak modelin bir büyük eksiği var; evreni yöneten en
önemli güçlerden biri olan kütle çekim gücünü içermiyor.
Oysa kütle çekim gücü olmadan evreni izah etmemize imkan
yok. Acaba bu güç nasıl oluşuyor, daha doğrusu kütleler birbirlerini nasıl
etkiliyorlar? İki kütle birbirine bir 'bağ'
ile bağlanıyor ve birbirlerini öyle mi çekiyorlar, yoksa evrenimiz bir nevi
gerilmiş çarşaf gibi de bu kütlelerin çarşafta yarattığı çukura doğru başka
kütleler döne döne düşüyor, biz de buna kütle çekim gücü adını mı veriyoruz?
Başka benzetmeler ve teoriler de var ama durumu anlattım sanırım: Kütle çekim
gücünün nasıl işlediğini bilmiyoruz.
Bu konu tam da 100 yıl önce ortaya çıkmaya başlayan quantum
mekaniği ile Einstein'ın göreliliği arasındaki tartışma veya uzlaşma çabaları.
Einstein neredeyse bütün hayatını evreni yaratan tek fizik
yasasını bulmak, 'Büyük birleşik teori'yi
oluşturmaya çalışmakla geçirdi ama başaramadı. Ondan sonra da uğraşıldı.
Şimdi CERN'de yeniden ve 13 TeV gücüyle çalışmaya başlayan
Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nde bu teoriler de bir yerde testten geçiriliyor.
Acaba süpersimetri parçaları bulunacak mı bulunamayacak mı?
Bulunursa 'karanlık enerji' ve 'karanlık madde'yi açıklayacak bazı
verilere kavuşmaya başlayabiliriz; bulunamazsa da dünyanın sonu değil, yeni
teori arayışları başlayacak.
Aslında Higgs'in bulunduğu enerji seviyesi süpersimetri ile
uğraşanlar için ciddi bir hayal kırıklığı yarattı bile; ama çıkmamış candan da
ümit kesilmiyor.
Evrenin sırları çözülmeyi bekliyor; kendi evrenimizi ne
kadar az tanıdığımız hatırlanacak olursa, çözülecek de çok sır var demektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder