Çarşamba günkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum; gecikme için özür dilerim.
*
*
Bizim neslimizin ve korkarım bizden önceki ve sonrakilerin
de refleksi aynıdır; bu ülkede ne zaman barışı kökünden sarsıcı eylemler
katliamlar olur, hemen döner devlete bakarız.
Devletimizin maalesef böyle bir sicili vardır; bazen bizzat
gider kendisi yapar provokasyonu, Gezi'de olduğu gibi ülkeyi haftalarca sarsar.
Bazen de maşalarına yol verir yapsınlar diye, Kahramanmaraş'ı, Çorum'u kana
bularlar, Sıvas'ta Madımak otelini ateşe verirler. Bazen alenen işbirliği
yapar, 90'lı yılların Batman'ı başta olmak üzere Güneydoğu'sunda Hizbullah'ı
PKK'nın karşısına diker.
Bakın, 7 Haziran seçiminden iki gün önce, Diyarbakır'da HDP
mitinginde bomba patladı, dört kişi öldü. Bombacı, Diyarbakır değil Gaziantep
polisinin çabası sonucu, biraz da tesadüfen yakalandı. Hürriyet'te haberlerini okudunuz,
bombacı polis takibindeydi, annesi Başbakan Ahmet Davutoğlu'na kadar ulaşmış,
oğlunun bulunmasını istemişti, polis de aslında terörden aradığı bombacıyı 'asker kaçağı' olarak yakalamış ama
bırakmıştı.
Bunlar basitçe 'ihmal'
midir, yoksa kasıtlı davranışlar mıdır?
Devlet o bombacının o miting alanına kadar gitmesine izin
veren mekanizmayı cezalandırmadıkça, benim neslim de benden önceki ve sonraki
nesiller de o bombada sorumluluğun devlette olduğunu düşünmeye devam edecek.
Peki ya Suruç'taki canlı bomba?
Yüreğiniz elverdi ve bombanın patlama anı görüntülerini
TV'de, internette seyrettiniz mi bilmiyorum; etraftaki onlarca polis
dikkatinizi çekmiş olabilir. Gençler kameralara slogan atarken bombacı da
içlerinde. Ve polis etrafta.
Suruç'ta sahiden MİT'ten, polisten, jandarma istihbarattan
habersiz sinek uçabilir mi sanıyorsunuz? Ama vücuduna bombayı sarmış bir çılgın
elini kolunu sallaya sallaya dolaşıyor, onlarca polisin arasından geçip
gençlerin içine karışıyor ve pimi çekiyor.
Şimdi bombacının kimliği saptanacak, derken art arda
ihmaller zinciri ortaya çıkacak, adım gibi eminim. O canlı bomba için gelen
ihbarlar, arama emirleri, polis kontrol noktalarından geçiş görüntüleri Allah
bilir kim bilir daha neler bir bir ortaya çıkacak; yetkililerimiz de, 'Soruşturuyoruz, ihmal varsa gereği
yapılacak en ağır şekilde cezalandırılacaklar' diyecek.
Türkiye, Suriye'de iç savaş çıktığı günden bu yana Suriye
Kürtleri (ki çoğunluğu aslında oraya Türkiye'den gitmedir) konusunda çok kötü
sınav veriyor; küçümseme, yok sayma, onların yenilgi ve ölümlerinden sevinç
devşirve, Suriye'de olan biteni Türkiye'nin kendi iç politikası gözlüğü ve
kibriyle okuyup tercüme etme, sadece Baas rejiminin değil mezhebine
bakılmaksızın Arapların zulmünü de yaşamış bu halkın kendini kurtarma ümidini
yok etmeye çalışma ve daha sayamayacağım kadar sayıda pek çok fenalığı yaptık,
yapmaya devam ediyoruz.
Suriye'de iç savaş sonrasına yönelik politikalarımızı baştan
sona gözden geçirme ve Irak'ta olduğu gibi Kürtlerin hamiliğini üstlenmenin
zamanı geldi de geçiyor bile.
Gerçeği kabullenelim: Türkiye IŞİD için savaş alanı
Önce Türk Dışişleri Bakanlığı'nın bir yetkilisinin ağzından,
ardından da Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanının ağzından, 'Sınırımızda IŞİD'i istemiyoruz, onlar oradan gitsin diye koalisyon
güçlerine askeri gücümüzle de katılmak için müzakere yürütüyoruz' sözleri
çıktıktan sonra IŞİD'in bunu cevapsız bırakmasını beklemiyorduk herhalde...
IŞİD'in Türkiye'ye saldırı stratejisi belli: Bir taşla iki
kuş vurmaya çalışıyorlar, PKK'nın siyasi kanadına saldırıyorlar, böylece
PKK'nın Türkiye'ye savaş açmasını bekliyorlar ve bunun sonucunda Suriye'de ve
Irak'ta IŞİD'le koalisyon eşliğinde savaşan PKK'nın (ve PYD'nin) Amerika
nezdinde meşruiyetini yitirmesini istiyorlar.
İstedikleri olursa hem Türkiye yaralanacak hem kendi elleri
Irak ve Suriye'de biraz olsun rahatlayacak.
Seçim döneminde HDP'ye yönelik bombalı saldırılar, HDP
mitingindeki bomba ve son olarak Suruç katliamıyla net biçimde görüyoruz artık:
Türkiye, IŞİD için bir savaş alanı.
Bu savaşı da, Türkiyeli IŞİD'ciler eliyle yapacaklar.
Bu örgüt tamamen yok olana kadar Türkiye'ye rahat yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder