Bugünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum:
*
*
İnsanlığın binlerce yıllık felsefi tartışması: Biz özgür
irade sahibi, kendi kararlarını kendi veren ve dolayısıyla kendi kaderini kendi
çizen varlıklar mıyız, yoksa bizim dışımızda çizilmiş bir kadere uymaktan başka
çaresi olmayan kullar mıyız?
Neredeyse tarihin başından beri yapılan, filozoflardan din
adamlarına, fizikçilerden matematikçilere herkesin katıldığı bu tartışma son on
yıldır ilgimi çekiyor; çünkü tartışma nörologların ve genetikçilerin katkısıyla
yepyeni bir aşamaya geldi.
Nörologların, beyin ve sinir bilimiyle uğraşanların çoğu
size insanın bir özgür iradesinin olmadığını söyleyecektir. Bunu da, yapılmış
ve defalarca tekrar edilmiş bir meşhur deneye dayanarak söyleyeceklerdir:
Beynimiz, biz kendi bilincimizle (özgür irademizle) herhangi bir kararı alıp
uygulamazdan çok önce o kararı almış oluyor.
Masaya parmağını vurmak basitliğinde bir kararı bile
bilincimizden önce beynimizdeki alt sistemlerin alıyor olması, özgür iradeyle
özdeşleştirilen düşünüp taşınıp karar almamızı sağlayan bilincimizin
göstermelik bir şey olduğunu kanıtlıyor onlara göre.
Gerçekten de, hayatımızın pek az, sahiden miniminicik bir
bölümünde bilincimiz devreye girer. Kalbinizin atmasını vücudunuza emretmiyorsunuz,
veya nefes almayı. O işleri beyin bilincinize danışmadan yapıyor. Yürürken adım
atmayı düşünmüyorsunuz bile. Otomobil kullanırken çoğu hareketiniz otomatik,
hatta bazen yolu bile düşünmüyorsunuz, bir bakıyorsunuz sokağınıza sapmışsınız.
Çoğu şeyi bilincinizle düşünüp uygulamaya kalkınca onları
yapamadığınızı fark edeceksiniz. İsteyen bunu denemek için nefes alıp vermeyi
düşünsün ve yönetmeye kalkışsın kısa bir süre, görsün neler oluyor.
Diyeceksiniz ki bunlar basit şeyler; esas mesele işten istifa
edip etmeme, çocuk yapıp yapmama, o evi almak için borç alıp almama, okul seçme
gibi kritik konularda bilincimiz önemli.
Evet önemli ama sahiden böyle hayatın akışında kritik olan
bütün konularda özgür irade sahibi olduğunuza, tek başınıza bu kararları
kendiniz verdiğinize ve karar verirken bütün artı ve eksileri hesaplayıp
kendinize karşı dürüst olduğunuza emin misiniz?
O kadar emin olmayın bence.
Prof. Dr. Acar
Baltaş'ın tam da bu konudaki, yani duygularımız ve kararlarımızın
ilişkisine dair yakında çıkacak kitabını herkese tavsiye ederim. Prof. Baltaş,
herkesin anlayabileceği bir dille bu konuyu etraflı biçimde yazmış.
Prof. Baltaş'ın kitabında pek girmediği bir konu var, ona da
ben gireyim izninizle: Acaba seçtiğimiz meslekte, inandığımız dinde, oy verdiğimiz
siyasi partide, tuttuğumuz takımda seçimleri biz kendi özgür irademizle mi
yaptık; yoksa yaşadığımız ülkenin, içine doğduğumuz ailenin, en çok vakit
geçirdiğimiz sosyal çevrenin ve daha pek çok çevresel faktörün bu seçimler
üzerinde sahiden belirleyici etkileri oldu mu?
İtalyan dil bilimci ve yazar Umberto Eco'nun bir kitabında okumuştum; 'Freud, kösele tabanlı ayakkabılar, yün takım elbiseler giyen bir Orta
Avrupalı değil de ayağında sandalet üzerinde bir bermuda şortla dolaşan bir
Karayipli olsaydı yine aynı teorileri aynı şekilde yazar mıydı' diye
soruyordu yazar.
Bu konuyu daha çok yazacağım; bu yazıyı bir 'giriş' gibi, bazı temel soruların dile
getirilmesi olarak okuyun bence ve kendinize sorun: 'Benim bir özgür iradem sahiden var mı?'
Ne güzel, 'Bilim Kazanı' kitap oldu
Üç genç Türk bilimci, bir yandan Amerika'nın Boston
kentindeki meşhur Harvard'da doktoralarını yaparken bir yandan da internet
üzerinden bilim sohbetleri yaptıkları bir 'podcast'a başladılar 2013'te. Kendi
kendilerine kaydedip internete koydukları programın adı 'Bilim Kazanı'ydı. Sonra onların programını Türkiye'de Açık Radyo
yayınlamaya başladı; dinleyici kitleleri iyice genişledi. Programda Yıldız
Savaşları filmlerindeki ışın kılıcının nasıl çalıştığından neden ve nasıl
şişmanladığımıza, mikroplar aleminden güncel fiziğin sorunlarına kadar her
konuya kepçe atılıyordu. Aysu Uygur,
İlker Öztop ve Alp Sipahigil'in bu programı nihayet kitap da oldu, geçen
hafta da piyasaya çıktı. Eğlenceli bir dille anlatılan bilim hikayelerini
okumak istiyorsanız, Bilim Kazanı'nı okuyun, okutun...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder