Dünkü Hürriyet'te çıkan yazımı burada da paylaşıyorum:
*
*
Genel seçimin ülkedeki siyasi aktörler açısından getirdiği
belki en önemli sonuç, herkesi rasyonel olmak zorunda bırakması oldu.
Seçimin üzerinden iki ay geçti ve görünen, Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan'dan Ak Parti yönetimine, CHP'den MHP ve HDP'ye kadar bütün
önemli siyasi aktörlerin hala rasyonel olmaya şu kadar veya bu kadar direnmekte
olduğunu görüyoruz.
Seçimin ardından ortaya çıkan meclis aritmetiği, bir
koalisyonu zorunlu kılıyor. Koalisyon, kimsenin birinci tercihi değil; yapılan
siyasi yarışmanın doğası gereği olamaz da. Ve koalisyon, içine katılan
partilere ister istemez bir maliyet çıkartır.
Aynı meclis aritmetiğinin emrettiği bir başka gerçek, içinde
Ak Parti'nin yer almadığı bir koalisyonun mümkün olmadığı.
Şu anda Ak Parti ile CHP bir koalisyon ihtimalini 'keşfetme'ye çalışıyor. İki partinin
heyetlerini oluşturan 'kaşif'ler
uzun bir çalışma yaptılar, raporlarını genel başkanlarına sunacaklar.
Benim edindiğim izlenim, bu keşif çalışmalarının CHP'deki Ak
Parti'ye (ve hatta giderek siyaset kurumunun kendisine) yönelik güvensizliği
gideremediği... Çünkü CHP heyeti akla gelecek ve gelemeyecek pek çok kritik
konuyu siyaset dışına, 'bağımsız kurul'lara
veya 'uzman bürokrasi'ye devretme
arzusunu belirtmiş.
Bu itirazlarının bir kısmında CHP haklı büyük olasılıkla;
2001 reformlarıyla oluşan özerk kurumların pek çoğu bugün iktidar güdümünde;
bunların sahiden uzman ve özerk kurumlar olmasının sağlanması restorasyon
gereği. Öte yandan bu dönemde gelir idaresinin ve vergi denetimlerinin de
siyasi amaçlarla kullanıldığını gördük, Türkiye'nin gelir idaresini de siyasi
kaygıların ötesine taşıyacak bir yapılanmaya gitmesi gerekir. Ama CHP anlaşılan
burada da durmuyor, dış politikadan ulusal güvenliğe, yatırımlardan hazine
yönetimine kadar pek çok konuyu da siyasetin alanının dışına çıkarmayı
öneriyor.
CHP'nin böyle bir 'irrasyonel'
tutumu olur da Ak Parti'nin olmaz mı? Ak Parti gündeme gelen hemen hemen her
konuda, 13 yıllık iktidarını savunma, yapılan bütün işlerin yapılabilecek en
iyi işler olduğunu anlatma eğiliminde. Her şeyin en iyisini ve en doğrusunu
yapıyordunuz madem neden seçimi kaybettiniz?
Ak Parti ile CHP arasında devam eden 'keşif' çalışmalarında iki parti arasındaki en büyük uzaklık işte
bu rasyonel olamama hallerinde gizli; politika tercihlerindeki farklar aslında
ikinci planda.
Ancak yine de, şu hesap önemli: Ak Parti açısından
bakıldığında MHP ile kurulacak bir koalisyonun maliyeti CHP ile kurulacak
koalisyona göre daha yüksek. Çünkü MHP ile hükümet olunması halinde Ak
Parti'nin kurulduğu günden beri sürdürdüğü en temel iddialarının bir bölümünden
(değişimcilik, demokratlık, reformculuk vs) vazgeçmesi gerekecek; oysa CHP ile
bu konulardan vazgeçmek gerekmediği gibi bu alanlarda ilerleme sağlamak bile
mümkün.
Ancak Ak Parti'nin göz önüne alması gereken bir başka
maliyet hesabı daha var: Hükümet kurulamaz da erken seçime gidilirse ödenecek
bedel ne olacak?
Bazıları, siyasete elitler arası bir spor gözüyle bakıyor ve
seçime gidilirse kazançlı çıkılabileceğini bile söylüyor ama bu doğru bir bakış
değil.
Genel seçimin üzerinden altı ay bile geçmeden yeniden seçime
gitmek, Cumhurbaşkanı Erdoğan dahil bütün siyasi aktörlere bir bedele malolur.
Bana göre en önemli bedeli siyaset kurumunun kendisi öder; hükümet kurmak için
bir araya gelememenin altından kimse kalkamaz.
Seçimde ortaya bir tek parti iktidarı çıkmadığına göre her
durumda bir bedel ödenecek; mesele en düşük maliyeti bulmakta.
En düşük maliyetli seçeneği bulabilmek için de en önce
rasyonel davranmaya başlamak gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder