25 Nisan 2017 Salı

CHP sağa mı dönsün sola mı?

Uzun yıllardır her yerde ve her fırsatta, Türkiye'de siyaseti sağ ve sol eksenlerinde okumanın yanlışlığını anlatmaya çalışıyorum.
Türkiye'de siyaset sınıf temelli değil kimlik temelli yapıldığı için, ne 'sağ' diye bir kimlik var bu ülkede ne de yeterince geniş kitleleri içine alan 'sol' diye bir kimlik.
Bana soracak olursanız, ülkedeki temel siyasi bölünmenin Türkçülük ile İslamcılık arasında olduğunu söylerim. Bu isimlendirmeye takılmayın fazla, ben biraz da Yusuf Akçora'nın meşhur 'Üç Tarzı Siyaset'ine bir saygı ifadesi olarak 'Türkçü' ve 'İslamcı' terimlerini kullanıyorum; yoksa bugün bu ayrım bu kelimelerle ifade edilmesi kolay olmayacak kadar karmaşık bir ayrım.
Benim 'Türkçü' ve 'İslamcı' terimlendirmemi beğenmeyen biri, 'modernleşmeci' ve 'muhafazakar' kelimelerini önermişti. Bence bu kelimeler de yetersiz ama derdimi anlatabildim sanırım.
Bu temel ayrıma, yani benim deyişimle 'Türkçü'-'İslamcı' ayrımına sağmayan, daha doğrusu hala sığmamakta ısrar eden bir siyaset daha var Türkiye'de, o da etnik Kürt kimliğine dayalı siyaset. En çok oyu aldığı 7 Haziran 2015 seçiminde benim hesabıma göre 6 milyonun üzerinde Kürt seçmenin oyunu alan bu siyasi hareketi hiç akıldan çıkarmamak lazım.
Şimdi Türkiye 2019'un Kasım ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru gidiyor. Bu seçimin yapılmasını öngören Anayasa değişikliği referandumda az farkla kabul edilince, gözler 2019'de Tayyip Erdoğan'ın olası rakibine ve o rakip adayı belirlemesi beklenen Cumhuriyet Halk Partisi'ne döndü.
Partinin içinde ve dışında ciddi bir tartışma devam ediyor, belli ki uzun süre de devam edecek.
Tartışmada kabaca iki taraf var. Bunlardan biri, CHP'nin sola yönelmesi halinde 2019'da başarılı olacağını öne sürüyor; ötekisi ise seçimi kazanmak için Ak Parti'den hatırı sayılır miktarda oy almak gerektiğini hatırlatıp merkeze, hatta sağa doğru açılmayı öneriyor.
Bu görüşlerden hangisinin haklı olduğunu bilmeye ve söylemeye imkan yok. Birkaç sebeple imkan yok. Birincisi, matematikten değil siyasetten söz ediyoruz, bu alanda bütün görüşler bir diğeri kadar değerli ve geçerli. İkincisi, 'sola yönelelim' veya 'sağa yönelelim' diyenlerin tam olarak neyi kastettiği belli değil.
CHP kimliği ve kimlik siyaseti
CHP'nin sol veya sağdan birine kolayca yönelebileceğini düşünmek, bu partinin esas olarak siyasetsiz, salt oportünist bir parti olduğunu söylemekle eş değer. Oysa öyle değil. CHP bir kimliğin önemli temsilcisi.
Belki en önce CHP'nin ne olduğunu anlamaya çalışmamız lazım; milletvekili seçiminde yüzde 25 civarında oy alan bu partiye seçmenler neden oy veriyorlar, bu partinin hangi fikrini daha önemli buluyorlar? Tersten sorayım: Bu yüzde 25'i ortak kılan kimlik ne ki, onlar gidip CHP'ye oy veriyorlar, CHP'de kendi kimliklerinin temsil edildiğini düşünüyorlar?
Tam bu noktada yan yola sapıp, 2019'dan itibaren Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte yaşanacak değişimle ilgili bir varsayımda bulunmam gerek: Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte kimliğe dayalı siyasetin tamamen sona ereceğini söylemek fazla olabilir ama cumhurbaşkanı seçilmek isteyen adayın temsil ettiği kimliği aşan, daha kapsayıcı, daha çoğulcu, daha merkezde siyaset yapan birisi olması artık mecburi olacak.
Bu dediğim Tayyip Erdoğan için de geçerli; CHP'nin çıkaracağı aday için de geçerli olacak. Adaylar kendi kimliklerini aşamaz, daha kapsayıcı olamazlarsa seçilemeyecekler çünkü.
Ancak paradoksal biçimde, adayların birbirlerine karşı yürütecekleri kampanyalarda, her adayın diğer adayın ne ve kim olmadığını anlatmasına hayli büyük ağırlık verileceğini, yani kampanyaların kısmen de olsa kimlik siyaseti üzerinden yapılacağını düşünüyorum.
Şimdi yan yoldan çıkıp yeniden yazının ana çizgisine dönebiliriz.
Partinin içinde ve dışında başlayan 'CHP ne yöne gitsin' tartışması aslında bir sağlık işareti. Ancak bu tartışmanın subjektif, tabir yerindeyse masa başı değerlendirmelerle değil, görece daha bilimsel verilerle yapılması partiyi daha sağlıklı bir yere taşıyabilir.
Kalkınmacılık siyaseti
Bunun için belki Türkiye'de muhafazakar siyasetin evrimine bakmak yol gösterici olabilir. Türkiye'de benim 'İslamcı kimlik' diye adlandırdığım kimlik, İslamcılık siyasetinden çok daha büyük bir alanı kapsıyor. Bu, dün de böyleydi, bugün de böyle.
Türkiye'de muhafazakar alanda siyaset yapanlar aslında modernleşmeyi reddetmediler; sadece onun hızını ve bazı uygulamalarını benimsemediler. Bu, Adnan Menderes-Süleyman Demirel-Turgut Özal çizgisinde de böyleydi, bugün Tayyip Erdoğan çizgisinde de böyle.
Zaten, o muhafazakar damarın bir kalkınmacı/zenginlik vaat edici tarafı olmasaydı, nihayetinde onlar da 'muasır medeniyetler seviyesine gelmek, geçmek'ten söz etmeseydi, büyük ihtimalle hiçbir zaman iktidar olamazlardı.
Buradan CHP'ye, onun içinde ve dışında devam eden 'sağa gidelim-sola gidelim' tartışmasına bakalım.
Eğer Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte kimlik siyasetinin seçim sonucunu belirlemede etkisi görece azalacaksa, o zaman seçmen refahını ve mutluluğunu arttıracak vaatlerin siyasetine geri dönülecek demektir.
Bu manada, ekonomik eşitliği, sefalette değil refahta eşitliği savunan sol politikaların alanı da genişleyecek demektir.
Soldan kastedilen ne?
Ama CHP açısından sola dönmeyi önerenlerin aklındaki tek şey bu değil galiba. Eğer soldan kastedilen şey, en koyu haliyle Kemalizme geri dönmek, dinin sosyal hayattaki görünürlüğünü azaltmak, eğitim yoluyla yeniden modernist ve pozitivist endoktrinasyona başlamaksa, bu söylenenlerin 'sol' olmadığını hatırlatmak gerekiyor.
CHP'yi 'sola dönmeye' davet edenler, herkes için özgürlüğü değil de sadece hakim sınıf için özgürlüğü öneriyorsa, Kürt kimliğinden hiç söz etmiyor, demokrasi derken yerel demokrasi konusuna hiç girmiyor ve belediyeler üzerinde devlet tahakkümünün sürmesini öngörmeye devam ediyorlarsa, bu da sol olamaz.
Ekonomide girişim özgürlüğü yerine devletçi politikaları önermeyi solculuk sananların olduğunu zaten biliyoruz.
Neyin sol olmadığını yazıyorum, neyin olduğunu yazmaktansa. Çünkü Türkiye'de yabancı düşmanlığı kolayca anti-emperyalizm olarak pazarlanabildiği gibi, kendini anti-emperyalist sanan herkes de solcu olduğunu düşünüyor.
Böyle olduğu için de, Türkiye'de solculuk-sosyalistlik özünden koparılmış ve kozmetik bir düzenlemeye indirgenmiş bir şeye kolayca dönüşebiliyor.
Bir adayla sağcı olunur mu?
Benzer bir durum, CHP'nin 'sağa dönmesini' önerenler için de geçerli. Bir dindar adayla, söylenecek birkaç nutukla CHP'nin 'sağa açılacağını' sananlar var. Bunlar, siyaseti basit bir mühendislik işi gibi gören, toplumu sosyolojisi hiç değişmeyen sabit tuğlalardan ibaret sanan insanlar. Basit bazı hareketler yapılır, bazı temel şeyler söylenir, uygun da bir aday bulunursa daha önce Ak Parti tarafında duran o tuğlaların bazılarının hop bu tarafa geçeceği öne sürülüyor.
Oysa ne toplum sabit ne de öyle blok blok tuğlalardan oluşan bir şey. Aralarında bazı benzerikler, duygudaşlıklar olan milyonlarca bireyden söz ediyoruz; ortaklaştıkları yerler var, ayrıştıkları yerler var.
Yeniden başa dönelim: CHP bugün bir kimliğin, hem de hayli sert ve köşeli bir kimliğin partisi. Ve bu yüzden de, kendi kimliğini aşmadan, o kimliğin köşelerini yumuşatmadan başka kimliklere açılması, bugün hitap ettiği yüzde 25'in en az iki katına hitab eder hale gelmesi çok da kolay olmayan bir parti.
Samimi olmak şart
Sorunu basitçe sağa veya sola yönelmek değil, tam tersine Türkiye'ye yeni bir şey söylemek, söylediği şeyi içselleştirmek ve samimi olmak.
Mesele eleştirmek, karşı çıkmak olunca bunu CHP'nin gayet iyi yaptığını son 15 yıldır biliyoruz. Ama seçim kanamak için karşı olmak ve eleştirmek yetmiyor, bir de topluma bir şey önermek gerekiyor, önerirken inandırıcı olmak gerekiyor.
CHP son iki genel seçimde (2011 ve 2015) pozitif kampanyalar yürüttü ama belli ki inandırıcı olamadı, seçmen tarafından samimi bulunmadı. Acaba CHP 2011 ve 2015'te neden başarısız olduğunun tahlilini samimi biçimde yaptı mı?
CHP'ye sağa veya sola dönmesini söylemekten daha kolay bir şey yok ama acaba dönmek o kadar kolay mı, 'döndüm' deyince dönülmüş oluyor mu?
15 yıldır toplumun önüne bir yeni fikir çıkaramamamışken şimdi 2 yılda bu fikir nereden bulunacak?

O fikri aramaya bir yerden başlamak gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder